2002 1 Mayısı’nın Gösterdikleri (Yayımlanma: Mayıs, 2002)

0

İstanbul Çağlayan Meydanı’na Şişli ve Perpa olmak üzere iki koldan giren katılımcılar arasında HADEP korteji kitleselliyle dikkati çekti. Mitingin yaklaşık yarısını oluşturan HADEP’liler “Hepimiz Filistinliyiz” diyenlere ayrıca “Kürdüz” dedirtmek zorunda bıraktı. ÖDP, TKP’de reformist partiler arasında kitlesellikleriyle dikkati çeken gruplardı. EMEP diğer yıllara göre oldukça cılız bir katılım gösterebilmişti.

Alana Perpa yönünden giriş yapan DİSK ve KESK içinde kalabalık kortejiyle Eğitim-Sen göze çarparken, DİSK’e bağlı sendikalardan Genel-İş, Birleşik Metal-İş ve Basın-İş’in dışında, diğer sendikalar 50’şer, 100’er kişilik sayıları aşamadılar.

Alana Şişli tarafından giren Türk-İş’e bağlı sendikalarda da işçi katılımı sınırlı sayıda idi. Yol-İş, Tez Koop-İş ile TÜMTİS, Deri-İş ve Teksif Bakırköy Şubesi de Türk–İş’e bağlı diğer sendikalara göre kitlesellikleriyle göze çarptılar.

Devrimciler ise geçen yıla oranla daha kalabalık kortejler halinde alanda yerlerini aldılar. HÖP, Atılım, İşçi Köylü diğer devrimci çevrelere göre daha kitleseldiler.

Devrimci Demokrasi, Alınteri, Direniş, Kaldıraç, Odak, Devrimci Mücadele, Devrimci Hareket, Devrimci Parti Güçleri-Leninist, Çağrı, Uzun Yürüyüş, Barikat ve Türk Solu da pankartlarıyla alandaydılar. Çeşitli meslek örgütleri ve dernekler de katılımcılar arasındaydı. Halkevleri kitleselliliği ile dernekler arasında en kalabalık olanıydı. TMMOB, TEB, Tabip Odası, Diş Hekimleri Odası, Veteriner Hekimleri Odası, TÜRMOB, Altı Nokta Körler Derneği, İHD, ÇHD, ÇGD’de alanda pankartlarıyla yerlerini almışlardı.

Kortejler saat 12:00’ye doğru yürüyüşe geçerken daha önceden tüm kortejler alana girmeden program başlamayacak diyen tertip komitesi her zamanki gibi programı başlattı. İsrail ve F tipi saldırısını protesto için bir dakikalık oturma eylemi çağrısı yapıldı. DİSK, KESK, Türk-İş, Hak-İş adına yapılan konuşmaların ardından Onur Akın ve Ferhat Tunç’un söylediği şarkılarla miting bitirildi.

***

2002 1 Mayısı 96 1 Mayısı’ndan sonra gerçekleşen en kitlesel 1 Mayıs olarak tarihte yerini aldı. 2002 1 Mayısı’na da tıpkı bir önceki 1 Mayıs’a hakim olan bir atmosferde girildi. Bir yandan artarak devam eden kapitalist saldırılar, bir yandan hala çözülmeyi bekleyen zindan direnişleri ve buna ek olarak da İsrail’in Filistin işgali. Bu çerçevede karşılanan işçi sınıfının birlik, mücadele ve uluslararası dayanışma günü olan 1 Mayıs bu sorunlardan hiç birine devrimci bir yanıt olamadı.

Karnavala Dönüşen 1 Mayıs

Gündemdeki sorunların ağırlığına rağmen bir karnaval havasına bürünen bu uluslar arası mücadele gününden memnuniyet duyanların düzen güçleri olduğu açıktır. Her ne kadar sendikaların altı boşalmış olsa da, liberal partiler tüm patırtı ve şaşalı bir hazırlık faaliyeti yürütmelerine rağmen bekledikleri kitleyi alanda kendi pankartları altına taşıyamamış olsalar da; “kötü” bir sürprizin ortaya çıkmaması en çok bu kesimleri ve dolayısıyla egemenleri sevindirmiştir. Bu kesimlerin bol bol kriz edebiyatı yapmaları, Filistin halkı için günlerdir feryat figan etmeleri onların beklediği bir karşılık bulmamıştır. Dolayısıyla düzenin sunduğu tüm imkanları kullanmalarına rağmen reformist partilerden hiç biri bu tabloyu lehine çevirebilecek bir performans gösterememiştir.

Sınıf hareketinin giderek dibe vurduğu, krizin artan etkisi ile ayrıcalıklılarla ayrıcalıksız işçiler arasındaki duvar gittikçe incelmektedir. Bunun en bariz göstergesi ise alan sadece kendilerini getirebilen sendika bürokratlarından anlaşılmaktadır. Sendikaların güçsüzlüğüne, reformist partilerin tabansızlığına rağmen yine de 1 Mayıs alanına on binlerce işçi ve emekçi akmıştır. Bunun büyük bir çoğunluğunun HADEP kortejini oluşturan Kürt emekçileri olması bu kesimlerin içinde tüm düzen içi taleplere rağmen devrimci bir dinamiğin varlığına ve ciddi bir politikleşmeye işaret etmektedir. Tıpkı 2001 1 Mayısı’nda olduğu gibi bu yıl da işçi-emekçi kitleyi alana devrimcilerin kendi pankartları altında taşıdıkları ortaya çıkmıştır.

2002 1 Mayısı 2001 Mayısı’nı Aşamamıştır

Kitlesellik anlamında bu yılkı katılımın fazla olması bu 1 Mayıs’ın “uslu” 1 Mayıs olmasını engellememiştir. Devrimci kortejlerin geçen yıla oranla görece daha kalabalık olması herkesi memnun etmiş gibi görülmektedir. Ama bu yanıltıcıdır. Hiçbir hareket kendi gündemini alana taşıyamamıştır. Ne zindan direnişi, ne kriz, işten çıkarmalar vs. ne de daha öncesinden dillendirilmesine rağmen Filistin’le dayanışma öne çıkarılabilmiştir. Dolayısıyla hemen hemen bütün kortejler alanın havasına uygun davranarak bu curcunanın bir parçası haline gelmiştir. Devrimci kortejlerin çoğunda bando takımlarının oluşu ve bunları kullanmakta gösterilen gayret, fazla zorlanmadan bu 1 Mayısı karnavala çevirmiştir. Bunların dışında kendi gündemlerini takip eden parti ve örgütler de vardı. Bunun en tipik örneğini HADEP oluşturmaktadır. HADEP kitlesi hem alanın en kalabalık kitlesini oluştururken bir yandan da en disiplinli ve kendi gündemine en sadık korteji oluşturmaktaydı. Bu anlamıyla alanda tek bir siyasi ekibin sivrildiğini söylemek yanlış olmaz.

Gerek 8 Mart alanına olsun gerekse de 2002 1 Mayıs alanına olsun HADEP alana hakimdi. Her iki mitingde de toplam kitlenin yarısı kadar kalabalık kortejleri, siyasallaşmış kitlesi ile ne yaptığını ne istediğini bilen bir ekip olarak gündeme damgasını vurdu. Takip ettiği siyasal çizginin ödediği bedelleri arkasına alarak, çıktığı alanda siyasal mesaj veren tek ekiptir denilebilir.  Bunun yanı sıra terör listesine alınma sorunu, bu konunun günlerce televizyonlarda yer alması HÖP kortejini güçlendirmiş görünüyordu. Bu kortej de Türkiye’de siyaset yapma iddiasında olan devrimci kortejler içinde, alana ne için geldiğini bilen ancak bunu organize biçimde ortaya koyamayan kortejlerden biriydi.

2002 1 Mayısı

“……Bununla birlikte 2001 1 Mayısı son yıllarda reformistlerle devrimcilerin keskin hatlarla birbirlerinden ayrılmasına son derece elverişli bir zemin olduğunu göstermiştir. Öyle kİ reformistlerin başını çeken ÖDP korteji bile kendi içinde zindan direnişlerine duyarlı olanlar/olmayanlar biçiminde ikiye bölünmüşken; alanın en büyük kortejini oluşturan HADEP, F tipleri konusunda daha duyarlı davranmaya zorlan­maktayken, ve devrimciler 96 1 Mayısı’ndan beri ilk kez bu kadar güçlü bir katılımla 1 Mayıs’a gelmişken; 1 Mayıs alanını açık seçik bir biçimde ikiye bölmenin koşullarının mevcut olduğu tartışmasızdır.” (KÖZ sayı 13)

Komünistler geçen yılkı 1 Mayısın ardından böyle bir değerlendirme yaptılar. Benzer bir tablonun bu yıl da ortaya çıkmasına, üstelik devrimcilerin alanda daha da kalabalık bulunmalarına rağmen, bırakın alanda liberal-devrimci bir ayrışmanın sağlanmasını, aksine bizzat devrimcilerin de bilinçli veya bilinçsiz tutumları sayesinde bu 1 Mayıs bahar şenliğine dönüştürülmüştür. Hatırlanacağı gibi geçen yılda bir yandan krizin ağır etkileri sürerken diğer yandan da zindan direnişleri gündemdeydi. Devrimcilerin beklentilerinin aksine kitleler kriz nedeniyle alanlara akmadılar, tersinden alanı dolduran kitlelerin ağırlıklı bir kısmı tecrit ve hücre karşıtı sloganları sahiplenerek öne çıkardı. Bu sene bunun olanakları daha da artmış olmakla birlikte ne yazık ki bu gündemi ısrarla takip edecek bir irade mevcut değildi. Devrimci hareketin tüm olumsuz koşullara rağmen ve siyasal olarak dibe vurdukları bir dönemde bu kadar kitleyi seferber etmelerinin tek izahı olabilir. O da bu toprakların sahip olduğu devrimci dinamiklerin kolay kolay yok edilemeyeceğidir. “….2001 1 Mayısı hem sermayenin krizi ile artan kapitalist saldırıların altında gelmektedir; hem de ceza­evlerindeki saldırılara karşı direnişin zindan duvarları ardında tecrit olmasıyla kendini apaçık belli eden devrimci önderlik krizinin damgasını taşı­mak­tadır.”KöZ sayı 13). Benzer bir değerlendirme bu yıl için de geçerlidir, tabi ki bir farkla önderlik krizi giderek daha yakıcı bir hal almakta görev ve sorumluluklar giderek daha da ağırlaşmaktadır. Bunun en tipik sonucu bu 1 Mayısta sahnelenen görüntülerdir.

Komünistlerin Birliğini Savunanlar da Alandaydı

Her yıl olduğu gibi bu yıl da, komünistlerin parti birliğini savunanlar olarak 1 Mayıs alanına yakın bir varoşta toplanıp, slogan ve pankartlarla bulunduğumuz mahalle içerisinde yürüdükten sonra alana girdik.

Alana girmeden önce yanımızdan geçen HADEP kortejine yönelik “Bıji Serhıldan, azadıye Kurdistan!” ve “Kürdistan’a özgürlük savaşan işçilerle gelecek!” sloganlarını atmamız olumlu bir hava yarattı. Atılan sloganlara HADEP’liler de destek verdi. (Bu da aslında ezilen Kürt halkının hala özgür bir devlet özlemi içerisinde olduğunun yalın bir göstergesiydi.)

Alana “Yaşasın Komünistlerin Birliği!” pankartının yanı sıra “Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiç Birimiz!”, “Devrimci İrade Teslim Alınamaz!”, “Savaşa Karşı Sınıf Savaşı!” pankartlarıyla birlikte gelindi. “Özgürlük Savaşan İşçilerle Gelecek!” pankartı 1 Mayıs işçileri imzasıyla kortejimizde yer aldı.

Alanda düzenli ve tertipli bir şekilde kortejlerimizi oluşturduk. Bu düzenin bozulmaması yönünde de inisiyatifli davrandık. Korteji yok sayarak aramızdan geçmeye çalışanları uyardık. Kendimiz de kortej sırasına uyduk. Kendi ölçülerimizde alanı karnaval havasına çevirmek isteyenlere alternatif bir duruş sergiledik.

Öne çıkan sloganlarımız, “Bütün ülkelerin komünistleri birleşin!”, “Bolşevizm kazanacak, komünist bir dünya kuracağız!”, “Yaşasın komünistlerin birliği!”, “Tam ücretli 6 saatlik iş günü, 4 vardiya!”, “Savaşa karşı sınıf savaşı!”, “Kapitalist devlet, yıkacağız elbet!”, “Marx, Engels, Lenin, yolumuz proleter devrim!” oldu.

Mitingin sonuna kadar kimi zaman tam istediğimiz düzeyde kuvvetli bir biçimde atamasak da slogan atmayı bırakmadık.

Alanda özellikle “kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz” sloganımızı öne çıkardık. İşçi sınıfı içinde dayanışma örmek gerektiği fikrimizi alana taşımaya çalıştık.

Aynı zamanda alana girmeden ve alanda, F tipi saldırılar bugün içinde bulunulan durum ve yapılması gerekenleri ele alan bildirimiz dağıtıldı.  Devrim davasında ölenler için anma yapıldı, enternasyonal okundu.

Mitingin sonunda kortejimizden öfkeyle atılan “karnaval değil, devrimci 1 Mayıs” sloganı, eylemin üzerimizde bıraktığı izi ortaya çıkaran bir slogan oldu. Sonrasında yeniden sloganlarla bir varoşta pankart açıp yüründü.

1 Mayıs Kitlesel miydi ?

İşçi sınıfının birlik ve mücadele günü olan 1 Mayıs’ın anlam ve kapsamı unutuldukça 1 Mayıs’ın uluslararası niteliği de kayboldu. Her ülkenin kendi 1 Mayıs’ı oldu. Ama bununla da kalmadı. Her ülkenin sınırlarına hapsolan 1 Mayısların da sürekliliği sağlanamadı. Bu sürekliliğin sağlanamadığının en somut göstergesi geçmiş 1 Mayıslardan bahsederken ortaya çıkıyor. 2002 1 Mayısı değerlendirilirken bile hafızalarımızda 1996 1 Mayısı’ndan öncesi yok. Elbette bu hafızasızlık değerlendirmelere de yansıyor. Örneğin 2002 1 Mayısı “kitlesel” olarak tanımlanabiliyor. Bu kitlesellik hangi ölçüye göre tarif edilmeli? Milyonlarca işçinin aynı gün, kendi yaşadığı toprakların sınırlarının ötesindeki işçilerle birlikte yaptığı enternasyonal eylemlere göre mi? Bunu geçip üzerinde yaşadığımız topraklardan hareket edersek, 1977’de yüz binlerce işçinin Taksim’de bir araya geldiği 1 Mayıs’a göre mi bir kitlesellik tarifi yapacağız? Her ikisine göre de 2002 1 Mayısı “kitlesel” sayılamazdı. Ama esas önemlisi 1 Mayıs’ın “kitlesel” olup olmaması değil geride bıraktığımız 1 Mayısı öncekilerle bağ kurmadan değerlendirmektir. Her yeni gün, yenilginin ağırlığıyla gelince, bu yenilgide herkesin kendi payına düşen olumsuzluklar birer hesaplaşma konusu olarak gündeme gelmedikçe geçmiş “kurcalanmadan” dolayısıyla sahip çıkılmadan bir köşede duruyor, bu durum hemen herkesin “işine geliyor”. Dolayısıyla bulunulan ana ilişkin değerlendirmeler sınırlı bir çerçeve üzerinden yapılıyor. Bu tür değerlendirmeler varolan siyaset tarzını aşma noktasında bir getiri sunmuyor. Bu siyaset tarzını aşmak ancak iddiaları olan ve iddialarına sahip çıkanlara, bu iddiaların pratikte ne kadar gerçekleşip gerçekleşmediğini her fırsatta değerlendirenlere, yaptıkları değerlendirmelerden kendilerine görev çıkartmayı bilenlere nasip olacaktır. Yoksa günübirlik eylemlerin tantanasında kendini kaybetmeye meraklı olanların gerçekçi ve devrimci bir değerlendirme yaptıklarına görülmemiştir, görülmeyecektir. Komünistler 2002 1 Mayısı’nı da kendi siyasal faaliyetlerinin değerlendirmesinin bir vesilesi olarak görmeliler, önlerine koydukları görevlerinin ne kadarını gerçekleştirebildiklerini değerlendirmeliler, ilerisi için yeni görevler koymayı becerebilmelilerdir.

 

Paylaş