VAROŞLARDA BİRLEŞELİM FAŞİST SALDIRILARI PÜSKÜRTELİM!

0

[Bu yazı Komünist KöZ Gazetesi’nin Kasım 2007 tarihli özel sayısında yayımlanmıştır.]

Bugünkü Tehlike “Yükselen Milliyetçilik Dalgası Değil Faşist Gericiliktir! Kemalistler Yol Döşüyor Faşistler Yürüyor! Varoşlarda Birleşelim Faşist Saldırıları Püskürtelim!

Düzenin tüm araçları şovenizm pompalıyor. Televizyonların, gazetelerin, burjuva partilerinin, güdümlü sivil toplum örgütlerinin hiçbiri buna istisna değil. Hangimiz işe giderken, eve dönerken balkonlarda, araba camlarında bayraklarla karşılaşmıyor? Televizyonu açtığında “asıl tehdidin Kuzey Irak’ta” olduğunu, Barzani’ye “satılmış”, “aşiret reisi”, “Amerikan kuklası” hakaretlerinin yağdırıldığını duymayan kaldı mı? “Hepimiz Mehmetçiğiz” diye haykırılan yürüyüşlere tanık olmayan var mı?

MHP bu propagandanın yarattığı iklimi istismar ediyor; faşist saldırılar yaygınlaşıyor. Tekbirli yürüyüşlerin yapıldığı gövde gösterileri, linçler, siyasi partilerin ve kitle örgütlerin bürolarına baskınlar bu saldırıların başlıcaları.

Saldırılar yalnız Kürtlere değil. Tüm bu saldırıların odak noktasında Kürtler bulunsa da, faşist saldırılar sadece Kürtleri hedef almıyor. Faşistler işçilerle, ezilenlerle ilgi kurdukları her türden örgütlenmeye saldırıyorlar. Öyle ki tüm bu kesimlerle ilişkisi hayli mesafeli olan ve AB demokrasisi sınırları içinde faaliyet göstermeye yeminli TKP bile adındaki komünist ibaresinden ötürü bu saldırıların hedefi oldu. Bunda şaşıracak bir şey yok. Karşı devrimci hareket, sınıf mücadelesinin tüm dinamiklerini ortadan kaldırmak, işçi hareketini tümüyle örgütsüz kılmak, atomize etmek istiyor. Faşistler proletaryanın örgütten başka bir silahı olmadığını biliyorlar.

MHP’nin kendi bağımsız hedefleri ve planları var. Yürütülen devlet terörünün yanı sıra bugünkü faşist saldırıların arkasında kendi bağımsız hedefleri ve planları olan bir güç, başta MHP olmak üzere faşist örgütlenmeler, durmaktadır. Burjuvazinin farklı kesimleri kendi araçlarıyla şovenizm pompalamayı durdurduklarında faşistlerin planlarından ve eylemlerinden vazgeçeceğini sanmak tehlikeli bir saflık olur. Bilakis faşistlerin bugünkü saldırıları karşısında gerileyip sinmek faşistlerin daha da güçlenmesine yol açacak böylece yarın emekçilerin daha yaygın ve cüretkar saldırılarla karşılaşmasının yolunu döşeyecektir. Tam da bu nedenle bugün kendini işçilerin, ezilenlerin yanında görenlerin temel görevlerinin başında faşistlerin saldırılarını püskürtecek bir savunma hattı örmek gelmelidir.

Faşist saldırılar alarm zilleri çalarak durdurulamaz. Faşist saldırıları ciddiye almak, linçlerin baskınların çetelesini çıkarıp emekçilerin mağduriyetini sergilemek, kanlı kıyımların kapıda olduğuna dair felaket tellalığı yapmak anlamına gelmez. Bilakis böyle bir tutum uyguladıkları şiddet aracılığıyla işçi ve emekçileri yıldırarak onların örgütlenmelerini dağıtmayı amaçlayan faşistlerin ekmeğine yağ sürer.

Faşizme karşı burjuva hukuku ve meşruiyet anlayışının sınırları içinde mücadele verilemez. Zira faşistlerin kendisi bu hukuk çerçevesini hiçe sayarak örgütlenmekte, bu hukukun acz içinde olduğunu teşhir ederek güçlenenmektedir. Binaları yağmalayanlar, yol kesip adam bıçaklayanlar, linç kampanyaları düzenleyenler karşısında “yasaları çiğnemeyelim” demek ipini celladına teslim etmekten farksızdır. Faşistler karşısında burjuva yasallığının içinde kalanların akıbetinin ne olduğunu görmek isteyenler Sivas Katliamı’nı bir kez daha hatırlamalı.

Liberallerinin desteğini alma çabası faşizm karşısındaki mücadeleyi güçlendirmez zayıflatır. Görünüşte faşist saldırılar karşısında endişeye kapılan, toplumun sözümona normalleşmesi için açıklama üzerine açıklama yapan aydınların sayısı hiç de az değil. Sol içerisinde bu duruma bakıp faşistlere karşı bu kesimlerle ortak bir mücadelenin koşullarını oluşturmaya niyetlenenler var. Oysa böyle bir ittifağın devrimcilerin elini kolunu bağlayacağı açıktır. Zira olayları liberallerin gözünden görmek, yaşanan faşist saldırıları “birbirini körükleyen Kürt-Türk milliyetçiliklerinin çatışması” olarak değerlendirmek, faşistlerin saldırısına maruz kalanlara itidal tavsiye etmek söz konusu ittifakın olmazsa olmaz koşulları arasındadır.

Faşist saldırılar kendi gücünün bilincinde bulunan işçiler tarafından durdurulabilir. O halde bugün yapılması gereken emekçilerin içine korku tohumları ekmek değil saldırıları püskürtmek için emekçilerin kendi güçlerine güvenmesini sağlamaktır.

Faşistlere karşı mücadelenin zemini varoşlardır. Faşistlere karşı mücadele asıl olarak işçilerin sorunuysa bu mücadeleyi işçi sınıfının biriktiği, en militan işçi mücadelelerinin patlak verdiği, aynı zamanda devrimci siyasete bugün için en açık olan zeminde yani varoşlarda yürütmek gerekir. Faşistler bu gerçeği bildiği için asıl olarak varoşlarda hakimiyet kurmak, varoşlardaki dayanışma örgütlerinin kapısına kilit vurmak, varoşları devrimcilerden arındırmak istiyorlar. Tam da bu nedenle faşistlere karşı ellerimizdeki mevzileri korumamız gereklidir. Varoşlar bizim güçlü olduğumuz, faşistleri emekçilerin gücüne dayanarak püskürtmemizin mümkün olduğu alanlardır. Varoşlarda bir direniş hattı örmeden mücadelenin gerçekleşeceği zemini buradan kent merkezlerine, üniversite kampuslerine taşımak faşist saldırıları bu alanlarda göğüslemek daha baştan yenilgiyi garantilemek anlamına gelir. Halbuki, devrimci öğrencilerin halihazırda devletin ve faşistlerin kapanına alındığı üniversitelerde bile faşistlere karşı mücadele ancak varoşlardan beslenirse zafere ulaşabilir.

Faşist saldırıları püskürtmek için emekçileri harekete geçirmek, siyasallaştırmak gerekir. Faşistler ne gerillaların Türk ordusuna verdiği zayiat arttıkça ne de faşistlere karşı benzer kadro eylemleri varoşlarda hayata geçirildikçe geriletilebilir. Emekçiler faşistlere karşı mücadeleyi kahramanların işi olarak değil kendi işleri olarak görmeli bu mücadelede bizzat sorumluluk almalıdır. Faşistlere karşı verilecek mücadelede emekçileri edilgenleştiren bir eylem çizgisinin faşistlere karşı sağlam bir savunma hattı örmesi mümkün değildir. Son bir kaç haftada Okmeydanı’nda, Ümraniye’de yaşananlar, içinden geçtiğimiz dönemde emekçileri dahil etmeden yapılan protesto eylemlerinin başarı şansı olmadığını ortaya koymaktadır. Emekçileri dışlayan bir çizgiyle yapılan her eylem devletin kolluk kuvvetlerinin ya da faşistlerin gövde gösterisine dönüşmektedir.

Varoşlardaki kitle örgütleri arasındaki dayanışmayı arttırmak gerekir. Faşistler örgütlü emekçilerin birleşik mücadelesinden korkmakta, saldırılarını her türden emekçi örgütünü paramparça etme hedefiyle yürütmektedirler. O halde faşistlere karşı mücadelede emekçilerin örgütlü birliğine her zamankinden fazla ihtiyaç vardır. Ne var ki emekçiler arasında örgütlenme çalışması yürütenler kendi aralarındaki rekabete, irtibatsızlığa son vermedikçe emekçilerin birliğinin altını oyan rekabete ve güvensizliğe de son veremezler. KöZ’ün arkasında duran komünistler yıllardır varoşlarda çalışmanın öneminden söz ediyorlar; sınıfın en dinamik kesimleri arasında dayanışma mevzileri yaratmak için adımlar atıyorlar. Komünistlerin birliğini savunanlar yılardır farklı devrimci kesimlerin varoşlarda yarattığı mevzilerin ortaklaştırılması gerektiğini savundular ve böyle bir dayanışmanın nasıl gerçekleştirileceğinin örneklerini sundular. Bu doğrultudaki faaliyetlerini dün olduğu gibi yarın da sürdürecekler.

Varoşlarda dayanışmayı yükseltmek için saldırıları bekleme! Bu slogan KöZ’ün arkasında duranların en sık yükselttiği çağrılardan biriydi. Son dönemde sayıları gittikçe artan faşist saldırılar bu çağrıyı daha da yakıcılaştırmıştır. Gün mahallemizi, kitle örgütlerimizi faşistlere karşı koruma günüdür. Gün tüm bu kesimlerin arasında yürütülen faaliyetler arasındaki bağları sıkılaştırma, birbirimize sahip çıkma günüdür. Gün faşistlere karşı ortak ve devrimci bir mücadele örme günüdür. 

Mahallemize Dayanışma Örgütlerimize Sahip Çıkalım Faşistlere Karşı Koruyalım! Varoşlarda Birleşelim Faşist Saldırıları Püskürtelim!

Paylaş