Troçkizm Dosyası 3: Kısa Bir Troçki Portresi

0

Bu yazı KöZ gazetesi Aralık 2011 sayısında yayımlanmaya başlayan Troçkizm Dosyası’nın sunuş yazısıdır. Bu sunuş yasızıyla beraber 8 bölümden oluşan Troçkizm portresi her bölümü ayrı yazı şeklinde KöZ Arşiv’de bulunabilir.

Troçki adıyla bilinen Leon Davidoviç Bornştayn belki geride bıraktığımız yüzyılda hakkında en çok yazı yazılmış insanlardan biridir. Troçki’nin otobiyografisinden ve son eşi Natalya Sedova’nın Victor Serge ile birlikte kaleme aldığı biyografiden başlayıp, Isaac Deutcher’in, Pierre Broue’nin biyografilerine ve Brejnev döneminde general rütbesine kadar yükselmiş bir KGB görevlisi olan Dimitri Volkogonov’un yeni açılan arşivlerden yararlanarak 1990’lı yıllarda yazdığı biyografiye kadar binlerce sayfayı bulan bir hayat hikayesiyle karşılaşmak mümkündür. Herhalde bir o kadar da daha az bilinen daha az kapsamlı (Bertram Wolfe’ninki gibi) kitap ve makalelere ulaşılır. Bunlar daha çok Troçki’ye sempatiyle bakanların kitaplarıdır. Elbette ona bir de bizzat Troçki’nin kaleme aldığı aşağı yukarı aynı çaptaki külliyatı da eklemek gerekir. Üstelik hayat hikayesini anlatan belge ve kitapların dışında bunları kat be kat aşan siyasal-teorik metinler ve bunlara karşı yazılmış olanlar da vardır.Öte yanda ise, Vişinski’nin iddianamesinden başlayıp muhtelif SBKP tarihçelerine kadar uzanan bir dizi kitapta yapılan bambaşka Troçki tasvirleri vardır. Dahası son yetmiş, seksen yıl içinde dünyanın dört bucağında sosyalist hareketin içinde yer alıp da hayatlarında en az bir kez ‘troçkist olmak’la yahut ‘troçkist eğilimler, sapmalar göstermek’ ile itham edilmiş olanların sayısı her zaman sahiden Troçki taraftarı olanlardan kat be kat fazla olmuştur.

Yaşadığımız topraklardan örnek vermek gerekirse, Nazım Hikmet ve Vala Nurettin bunlar arasındadır. 70’li yılların başından Aydınlık hareketinden kopan Garbis Altınoğlu ve arkadaşları ‘birinci troçkist tasfiyeciler’ diye, İbrahim Kaypakkaya ve arkadaşları da ‘ikinci troçkist tasfiyeciler’ diye adlandırılmışlardı. Bu geleneklerden gelen akımların tarihçesinde de pek çok başka «troçkist sapma»dan söz edildiği bilinir. Başka akımlar içinde de benzeri örnekler sayılamayacak kadar çoktur. Doğrusu Troçki adı etrafında hem taraftarları (Deutcher’in ifadesiyle: ‘peygamber’) hem de karşıtları (’karşı-devrimci’, ‘Hitler-Mikado ajanı’ vb.) tarafından oldukça geniş boyutlu bir çağdaş efsane yaratılmış olduğunu söylemek abartılı olmaz.

Bu bakımdan bir ‘politik portre’ olarak Troçki’yi bir-iki gazete sayfasına sığdırmaya kalkışmak, pek akıl karı değildir. Bununla birlikte, Troçki’nin Rusya’dan sürgün edilmesine kadarki yaşamının kısa bir dökümünü sunmak mümkün.

Troçki, Petersburg Sovyeti’ne bağlı Askeri Devrimci Komite’nin başkanı olarak, Geçici Hükümet’in artık mevcut olmadığını, tüm siyasal iktidarın sovyetlerin eline geçtiğini açıkladığı 25 Ekim/7 Kasım 1917 gününden tamı tamına 38 yıl önce, 7 Kasım 1879’da orta halli ve dört çocuklu bir Yahudi köylü ailesinin üçüncü çocuğu olarak Ukrayna’nın Yanovka yöresinde doğdu.

Çocukluğunda toplumsal ve sınıfsal eşitsizlikleri bu eşitsizliğin avantajlı olan kesitinden bakarak öğrendi. 1890’lı yılların ikinci yarısında, ilk gençliğinde, Rusya’da yaygın eğilim olan popülistlerin arasında okuyup tartışarak devrimciliğe ilk adımlarını attığında, Lenin ve Martov’un Petersburg’da kurmuş oldukları ‘İşçi Sınıfının Kurtuluşu İçin Mücadele Birliği’ yeni yeni şekilleniyordu.

1897’de genç Bornstein bir gizli işçi örgütünün kurucuları arasındaydı. Sonradan ilk eşi olacak Aleksandra Sokolovskaya ile ve onun vasıtasıyla marksizmle tanıştı. Ertesi yıl, devrimci faaliyetleri nedeniyle tutuklanıp hapise düştü.

1899 yılında Odessa hapishanesinde marksist olduğunu açıkladı. 1900 yılından itibaren de Sibirya’da sürgünle tanıştı. İki kızı Zina ve Nina bu sırada doğdu. Lenin’in parti inşası stratejisiyle tanışması da orada oldu. Iskra’cılarla orada ilişki kurdu; yerel devrimci basında (panzehir sözcüğünün italyancasından bozma) Antide Otto takma adıyla yazarlık yapmaya orada başladı.

1902 yılında yerel faaliyetin dar sınırlarını aşma zorunluluğunu farkedip firar etmeye karar verdiğini sonradan otobiyografisinde yazdı. Çocukların varlığı ve eşinin omuzlarındaki yük onu düşündürüyordu; yine kendi yazdıklarına göre, Sibirya’da tek başına kalmayı tercih eden Sokolovskaya’nın ısrarlarıyla firar etti. Üzerindeki sahte pasaport Lev Troçki adına düzenlenmişti.

Önce Iskra’nın Rusya’daki önde gelenleriyle ilişki kurdu, ‘Pero-kalem’ takma adını o sırada aldı. Lenin kendisinden bu sıra haberdar oldu ve görüşmek istedi. Sonra Avrupa’ya geçti. Viyana’da Victor Adler ve çevresindekilerle tanıştı. Bu günleri ‘marksizm hakkında çok keyifli ve derin şeylerin konuşulduğunu ama oralarda hiç devrimciye rastlayamadığını’ yazarak anlattı. Aynı yıl Zürih’te Iskra yazı kurulundaki Akselrod’la tanıştı. Aynı yıl Londra’ya geçerek Lenin’le ilişki kurdu. O andan itibaren adı kesin olarak Troçki olmuştu. Lenin Troçki’nin Iskra yazı kuruluna girmesini önerdi. Buna karşı çıkan Plehanov’la Iskra bünyesinde sert tartışmalar doğdu. İkinci eşi Natalya Sedova ile bu dönemde Paris’te tanıştı.

Lenin’le yakınlığı ve ortak davranış içinde oluşu RSDİP ikinci kongresinin ilk oturumlarında da sürdü. Bu sıradaki tartışmalarda ‘Lenin’in sopası’ diye anıldı. Iskra yazı kurulu ve tüzük hakkındaki tartışmalarda ise artık bir daha tam anlamıyla hiçbir zaman birleşmemek üzere bolşevikler ve menşevikler olarak ikiye bölünen RSDİP içinde menşeviklerin safında ve bolşeviklere en keskin eleştirileri getirenler arasında yer aldı. Delege olarak temsil ettiği Sibiryalı sosyal demokratlara sunduğu raporda ve 1904’te kaleme aldığı ‘Siyasal Görevlerimiz’ başlıklı polemik broşüründe bu eleştirilerini somutlayıp sivriltti. Sonradan kehanet diye adlandırılan ‘bu modelle Merkez Komitesi Partinin yerine, sekreteri de Merkez Komitesi’nin yerine geçer’ değerlendirmesi bu broşürde yer aldı. Aynı dönemde Troçki menşeviklerle birlikte olmayacağını açıklamış olduğu halde menşeviklerin kontrolündeki Iskra’da çalışıyordu ama Plehanov‘un zorlamasıyla 1904 yılı bitmeden buradan ayrıldı. 1905 devrimi patlak verdiğinde çeşitli yayın organları ve sosyal demokrat çevrelerle ilişkileri olmakla birlikte herhangi bir örgüte bağlı olmayan ve bir örgüt girişimine de yönelmeyen Troçki biraz da bu serbestliğinin yardımıyla Avrupa’daki pek çok mülteciden önce, daha Sovyet kurulmadan Petrograd’a geldi. 1 Mayıs’ta Sedova tutuklanıncaya kadar gizli kaldı. Sovyet kurulur kurulmaz yönetimine girdi, sonra da başkanı oldu.

1905 yılının sonunda Sovyet’in ezilmesi ile tutuklandı. Peter-Pol ve Kresty hapishanelerine gitti. İlk oğlu Leon Sedov burada doğdu. Onun adıyla anılan sürekli devrim teorisinin ilk kez ortaya konduğu ‘Sonuçlar ve Olasılıklar’ broşürü de bu sırada doğdu. 1906 yılı sonunda ömür boyu sürgüne mahkum oldu. Sibirya’ya varır varmaz tekrar firar etti ve bir daha ancak Ekim Devrimi arefesinde dönmek üzere Rusya’yı terk etti.

Finlandiya’da Lenin ve Martov’la görüştükten sonra 1907’deki RSDİP 5. Kongresi’nde hararetli bir birlik taraftarı olarak yer aldı; ama önceki bölünmenin sorumlusu olarak gördüğü bolşeviklere ağır eleştiriler getirmekten geri durmadı.

1908’de barınamadığı Almanya’dan Avusturya’ya geçti. Orada ‘Viyana Pravdası’ diye adlandırılacak olan derginin çıkışına öncülük etti. 1910’da RSDİP yönetiminin Paris’teki genişletilmiş toplantısında yine Troçki’nin girişimleri ile bolşevikler Pravda‘yı desteklemeye karar verdi. Kamenev yazı kuruluna girdi. Ama Troçki ile bolşevikler arasındaki anlaşmazlık bu işbirliğinin kısa sürede bozulmasına yol açtı; Kamenev yazı kurulundan ayrıldı.

1912’de Prag konferansında Troçki Lenin’e sert bir biçimde çatmaya devam etti. Bolşevikler bir yandan parti içindeki tasfiyeciliğe karşı mücadeleyi öne çıkartıp, kendi yayın organları olarak Pravda’yı yayınlamaya başlayınca bu çatışmalar alevlenerek sürdü. Aynı yıl Troçki tasfiyecilik bloku olarak bilinen ‘Ağustos Bloku’nun başkanı oldu. Bolşeviklerin devrimci partinin sürekliliğini sağlama gayretleri karşısında tasfiyeciliğe çanak tutan ve bolşevik saflarda da hatırı sayılır bir kafa karışıklığı yaratan ‘kitle partisi’ perspektifini öne sürdü. Lenin’in Troçki’ye karşı en ağır eleştirileri bu dönemde yazıldı. Sonradan Troçki de bunu hak ettiğini söyledi. Bu eleştirilerden hak ettiği dersleri çıkaramadığı ise özellikle İkinci Enternasyonal’in çöküşü karşısında ve hayatının son yirmi yılında kendini gösterecekti.

Birinci emperyalist savaşa öngelen yaklaşık iki yıl boyunca Troçki menşeviklerle bolşevikleri tasfiyeci bir zeminde birleştirme çabalarını sürdürdü. Savaş patlak verdikten sonra onun girişimleri ve öncülüğü ile toplanan Zimmerwald Konferansı Troçki’nin yazdığı bildiriyi benimsedi. Bu bildiri hem enternasyonalist bir tutumu yansıtıyordu hem de savaşa karşı pasifist bir çizgiyle birlikte merkezcilere karşı uzlaşmacı bir tutumu içeriyordu. Lüksemburg gibi Avrupalı devrimcilerin yanısıra Zinovyev gibi kimi bolşeviklerin de zaman zaman yakın durduğu bu çizgi savaş boyunca yeni bir enternasyonalin kurulamayışında başlı başına bir etken oldu. Bu çizginin etkisi sonradan Üçüncü Enternasyonal’in leninist rotasından çıkışı karşısında Troçki’nin benimsediği tutumda da uzun süre kendini gösterdi. Troçkist kimliğini benimseyen akımların hemen hemen hepsi hala aynı çizgide durmaktadırlar.

1916 yılında artık Fransa’da barındırılmayan Troçki ABD’ye geçti. Burada sonradan Komünist Enternasyonal’in kuruluşunda rol alacak pek çok komünistle ilişki kurdu.

Şubat Devrimi’ni New York’da haber alan Troçki Rusya’ya geçmek üzere yola çıktıktan sonra Kanada’da bir toplama kampına alındı; burada da sonradan komünist harekete geçecek devrimcilerle tanıştı. Lenin Petrograd’a gelip ‘Nisan Tezleri’ni ortaya koyduğunda Troçki Kanada’da gözlem altındaydı. Petrograd’a bu kez neredeyse herkesten sonra, Mayıs ayının ortasında ulaştı; devrimin başkentine ayak basışının ertesi gününde Sovyet’te ‘dünya devriminin başlangıcını’ selamlayan bir konuşma yaptı. Bundan bir hafta sonra Lenin’le görüştükten sonra bolşeviklere katılma kararını verdi; bu kararı kendisiyle birlikte bolşevik saflara katılmalarını sağlayacağı küçük Mejrayonka örgütünü ikna etmek üzere bir süre geri tuttu. Bu örgüt yayınladığı Vperyod gazetesiyle birlikte Bolşevik saflara katıldı.

Temmuz günlerinin ardından Lenin tekrar yer altına geçti, Lenin’le dayanışma içinde olduğunu açıklayan Troçki tutuklandı. Tekrar Kresty hapisanesine tıkıldığı sırada toplanan bolşevik partisinin 6. Kongresi Troçki’yi gıyabında Merkez Komitesi’ne seçti. Kornilov ayaklanmasının ardından serbest kalan Troçki ilk kez 17 Eylül’de Bolşevik Merkez Komitesi’nde fiilen yer aldı. Birkaç hafta sonra 12 yıl önceki gibi Petersburg Sovyeti’ne başkan seçildi; ilk açıklamasında, bolşeviklerin politikası gereği Geçici Hükümet’i istifaya çağırıyordu. Troçki’nin Sovyet başkanı oluşundan iki hafta sonra kendisine bağlı olan ve aralarında Stalin’in de yer aldığı pek çok bolşeviğin görevlendirildiği Askeri Devrimci Komite kuruldu. Sovyet’i savunmak üzere kurulan bu komite 7 Kasım günü iktidara el konmasında ve sonra devrimin savunusunun üstlenişinde tayin edici bir rol aldı.

İlk Sovyet hükümetinde İçişleri Halk Komiserliğini üstlenmesi önerilen Troçki bu görevi reddedip Dışişleri Halk Komiserliği’ni üstlendi ve bu sıfatıyla Sovyet hükümetini Brest-Litovsk barış görüşmelerinde temsil etti. Buharin’in ateşkesi reddeden tutumuna karşı çıkarken, derhal ateşkes imzalanmasından yana tutum alan Lenin’le ters düştü; sonra onun tutumunu destekledi ama anlaşmanın imzalanmasını kendisi üstlenmedi. Aynı yıl, Dışişleri Halk Komiserliği’nden istifa etmiş olan Troçki Savaş Halk Komiserliği’ni üstlendi. Kızıl Ordu’nun kurulmasını sağlayıp tüm iç savaş boyunca bu orduya komutanlık etti. Troçki karşıtlarının üstünü örtmekte en çok zorlandıkları dönem de bu dönem oldu. Anti-komünistler ve beyazlar bu dönem boyunca Troçki’yi bir kan içici canavar olarak tasvir ettiler; liberaller de onun bu dönemini eleştirmekte onlardan geri kalmadı. Bazı sol romantikler ve troçkistler ise zaman zaman bu dönemi efsaneleştirerek öne çıkardılar. Troçki bu tip yorumlardan birine Komünist Enternasyonal’in üçüncü kongresinde şu yanıtı vermişti:

“Eğer yoldaş Brandt ve diğerleri benim Kızıl Ordu’nun muharebelerine, sözün gelişi, yalın kılıç katıldığımı sanıyorlarsa, oradaki işlevlerim hakkında çok romantik bir kavrayışları var. Doğrusu kılıç sallamaktan çok, kaç çift çizme, ne kadar pantalon ve -izninizle- kaç tane don olduğunu saymakla uğraştım. … Kısaca, kılıçlar ve bunlarla ilgili bütün diğer şeyler hakkındaki iyi istatistikler, iyi ve keskin bir kılıçla pekala bağdaşır.”

Doğrusu Troçki’nin İç Savaş boyunca sadece istatistiklerle uğraştığı da doğru değildir. Bu dönem boyunca Troçki hem Kızıl Ordu’nun kurmay merkezi olan ama aynı zamanda muazzam bir gezgin propaganda-ajitasyon merkezi oluşturan ünlü zırhlı trenle bütün cepheleri karış karış dolaştı. Troçki ile birlikte bu trene de ‘kızıl bayrak’ nişanı verildi; aynı dönemde bu nişan Stalin’e de verilmişti. Savaşın politikanın başka araçlarla sürdürülmesi olduğu hakkındaki önermenin devrimci politika özelinde somutlanmasını sağlayan büyük bir deneyimin ortaya çıkmasını sağladı. Ama bu dönem aynı zamanda başka önemli gelişmelerin olduğu bir dönemdi.

1919’da Üçüncü Enternasyonal kuruldu; Troçki delegeydi ve kongre manifestosunun raportörlüğünü üstlendi; Lenin’in sağlığındaki bütün kongrelerde Kızıl Ordu komutanlığı görevine rağmen aktif olarak yer aldı.

1920’de Troçki, ulaştırma Halk Komiserliği görevini de üstlendi. Kızıl Ordu’nun Polonya üzerinden Alman Devrimi’ne destek sunması fikrine karşı çıktı; Lenin Kızıl Ordu’nun Varşova önünde bozguna uğramasından sonra onun haklı çıktığını söyledi. Aynı yıl Troçki ‘emeğin askerileştirilmesi’ ve ‘emek orduları’nın kurulmasına öncülük etti ve bu kavramların isim babası oldu; 9. Kongrede ‘demokratik merkeziyetçi’ muhalefete karşı ‘sendikaların askerileştirilmesi’ fikrini savundu; bu kongrede ona destek veren Lenin daha sonra bu fikrin karşısına çıktı ve Merkez Komitesi’nde bu anlayışın terkedilmesini sağladı.

1921’de Bolşevik partisi içinde sendikalar sorunu başlıca tartışma konusu oldu. Bu tartışmada Zinovyev ve Stalin’in de desteklediği Lenin, Troçki’nin ‘sendikaların askerileştirilmesi’ fikrinin karşısında işçilerin kendilerini işçi devletine ve onun ‘bürokratik deformasyonlarına’ (terim Lenin’indi) karşı korumaya hakları olduğunu ve sendikaların da bu işlevi üstlenmesi gerektiğini savunup partiye benimsetti. Aynı yıl Kronştad ayaklanması oldu ve bastırıldı. Troçki bizzat bu ayaklanmanın bastırılmasında yer almadıysa da hayatının sonuna kadar Kronştad ayaklanmasının bastırılmasının politik sorumluluğunu üstlenmeye devam etti; haklıydı.

Stalin’in genel sekreter olduğu 11. Kongrede Troçki Lenin ile birlikte Kollontay’ın ‘İşçi Muhalefeti’ne karşı tutum aldı. Aynı yıl Lenin Troçki’ye ‘genel olarak bürokrasiye ve özel olarak da örgütlenme bürosunun bürokratizmine karşı ortak bir blok’ kurmayı önerdi; Troçki bu öneriyi yanıtsız bıraktı. Aynı yıl Lenin ile birlikte dış ticaret tekelinin korunmasını savundu. Lenin sekreterlerine yazdırdığı ‘vasiyetname’sinde Troçki’yi sorunların idari yönüne takılmakla eleştirdi; ve Troçki ile Stalin arasındaki çatışmaların partinin bölünmesine yol açabileceğine dikkat çekti. (Sonradan bu metne ek olarak yazdırdığı bölümde Stalin’in genel sekreterlik görevinden alınmasını önerecekti.)

1923’te Gürcistan sorununda Stalin’in tutumunu sert bir biçimde eleştirip onu ‘Rus milliyetçiliği’ ile eleştiren Lenin, Troçki’ye kongrede bu konuda kendi görüşlerinin savunusunu üstlenmesini önerdi (kendisi hastalığı nedeniyle katılamayacaktı). Kamenev ile uzlaşan Troçki bu önerinin gereğini yerine getirmedi. Bu yıl Troçki politbüro’da ‘parti rejimini’ ve ‘parti aygıtının bürokratlaşmasını’ eleştiren bir konuşma yaptı. Parti’nin tanınmış isimlerinden 46’sı Troçki’nin tutumunu destekleyen bir bildirge yayınladılar. Troçki’nin Bolşevik partisinden ihracına varacak olan ‘bürokratlaşma’ tartışması başladı.

1923 yılı başında Troçki sağlık nedenleriyle Kafkasya’ya geçtiğinde 13. parti konferansı 46’lar muhalefetinin, dolayısıyla Troçki’nin görüşlerini ‘küçük burjuva’ olarak niteleyen bir kararı benimsedi. Bu konferanstan üç gün sonra Lenin gözlerini yumdu. Lenin’in cenazesinde bulunamayan Troçki 1924 baharındaki parti kongresinde suskun kaldı ve kongre sırasındaki bir dar toplantıda Lenin’in ‘vasiyeti’nin delegelere okunmaması hakkındaki görüşü destekledi. Bunun ardından, 1924 yılında Troçki’nin özellikle Zinovyev ve Kamenev’in Ekim öncesindeki ikircikli tutumlarını eleştiren (ama Stalin’i de ilgilendiren) ve Komünist Enternasyonal’in Alman ve Bulgar devrimlerinin yenilgisindeki sorumluluğunu sorgulayan ‘Ekim Dersleri’ yayınlandı.

Bu kitabın yayınlanmasıyla birlikte o zaman ‘edebi tartışma’ diye aşağılanan bir polemik süreci başladı. Zinovyev-Stalin-Kamanev ittifakı hem ‘eski’ hem de ‘yeni’ ‘troçkizm’i ‘leninizmin düşmanı’ olarak ilan etti. Troçki’nin partiden atılıp sürgüne gönderilmesine varacak olan süreç başladı. Troçki’nin yine suskun kaldığı Komünist Enternasyonal 5. Kongresi ‘troçkizm’e karşı dünya çapında bir saldırı başlatma kararı aldı. Bu kongre aynı zamanda Komünist Enternasyonal’in ulusal sorun ve sömürgeler sorunu hakkındaki tutumunun revize edildiği bir dönüm noktası olacaktı. İkinci Kongre’de bu konuda tayin edici bir rol oynamış olan Roy yine KEYK’i (Komünist Enternasyonal Yürütme Komitesi) ağır bir biçimde eleştirirken, Troçki bu tartışmada da sessiz ve suskun kaldı.

1925’te Troçki Savaş Halk Komiserliği’nden istifa etti. Max Eastman’ın Lenin’in ‘vasiyeti’ni yayınlamasına karşı çıktı. ‘Tek ülkede sosyalizm’ ve ‘köylülüğe ilişkin tutum’ konusunda Stalin- Buharin ile Zinovyev-Kamenev arasında ayrılık çıktı.

1926 yılında Zinovyev-Kamenev’in ‘Leningrad Muhalefeti’ Buharin’in önlemek için Troçki ile yaptığı görüşmelerin sonuç vermemesi üzerine ‘Sol muhalefet’ ile birleşti. Kollontay ve Şliapnikov’un ‘İşçi Muhalefeti’nin taraftarlarıyla, Sapranov ve Smirnov’un ‘Demokratik Merkeziyetçi (Desist) Eğilimi’nin içinde yer aldığı, Nadejda Krupskaya da dahil pek çok tanınmış bolşeviğin desteklediği Birleşik Muhalefet kuruldu. Bu dönemeçte yeni katılanların çekimserlikleri nedeniyle ‘sürekli devrim’e yapılan göndermeler ortak metinlerden çıktı ve bilhassa Komünist Enternasyonal’in yönetiminde olan Zinovyev’in hassasiyet gösterdiği ‘tek ülkede sosyalizm’ anlayışına karşı mücadele fikri Sol muhalefetin lügatine ilk kez girdi. Bundan böyle Zinovyev ve Kamenev’in Stalin-Buharin ittifakıyla tartışmalarının başlıca konularından olan bu konu troçkizmin alameti farikalarından biri halini aldı.

1927 yılının 7 Kasım’ında birleşik muhalefet Moskova ve Leningrad’da ilk ve aynı zamanda da son kitlesel gösterisini örgütledi. Bu gösteriler sırasında yer yer silahların da kullanıldığı çatışmalar çıktı.

Bunun ardından önce Leningrad muhalefetinin önderi olan Zinovyev, sonra Troçki ve Kamenev Politbüro’dan ihracedildi. Bir yıl sonra Zinovyev ve Troçki önce Merkez Komite’den sonra partiden ihraç edildiler. Bu olaylar da dahil, muhalefete dönük saldırıları protesto etmek üzere intihar eden Joffe’nin cenazesinde Troçki Rusya’da kitleler önündeki son konuşmasını yaptı. Bunun ardından 15. Parti kongresi muhalifleri ‘pişmanlığa davet etti’. Zinovyev, Kamenev ve arkadaşları bu daveti kabul ettiler. Troçki reddetti; partiden binlerce üyenin ihraç edildiği bir süreç başladı.

1928 yılında Troçki önce Alma-Ata’ya sürgün edildi; yine Sibirya’da doğmuş olan küçük kızı Nina burada öldü. Zinovyev ve arkadaşları tekrar parti üyeliğine alındı.

1929 yılında Troçki ‘sovyet iktidarına karşı silahlı mücadele hazırlama’ suçu ile Rusya dışına çıkarılma cezasına çarptırıldı. Oysa Troçki’nin hayatı boyunca içinde ve başında yer aldığı tek ‘silahlı mücadele’ Kızıl Ordu komutanlığını üstlendiği dönemdekiydi.

Ne Moskova duruşmaları Troçki’nin sovyet rejimine karşı bir silahlı komplo yürüttüğünü kanıtlayabildi, ne de bunu kanıtlayan başka herhangi bir kanıt o günden sonra bulunabildi. Aksine arşivler açıldıkça bu tür iddiaların aksini doğrulayan belge ve kanıtlar çoğaldı. Troçki’nin asıl politik iddiasının ne olduğu ve gerek onun gerekse de onu izleyen troçkistlerin bu iddianın arkasında ne kadar durduğu ise bir başka yazının konusu olmalı.

Troçki ve ailesinin yarısı 10 Şubat 1929 günü ‘İliç’ adlı bir geminin bordasında bir daha geri dönmemek üzere Rusya’yı terkettiler. Bu aynı zamanda Troçki’nin bolşevizmin mirasının taşıyıcısı olan kadrolarla son fiziki bağının da kopuşu idi.

Paylaş