Siyonist Devlet Yıkılacak Elbet!

0

Aşağıdaki yazı 2006 yılı Ağustos ayında yayımlanan Köz özel sayısından alıntılanmıştır. 

Otuz yedi gün sürdü savaş. Barut kokusu sinmiş barış anlaşmalarının buza yazılmış yazılara benzediği Ortadoğu’da şimdi ateşkes zamanı…Ta ki yeni bir savaşa kadar…

Kana, Baalbek, Gaziye, Sayda, Sur… Eskiden sadece Beyrut’u bilirken bu otuz yedi günde Güney Lübnan’ın nice şehrinin, kasabasının adını öğrendik. Helikopterler, bombardıman uçakları, roketatarlar tarafından harabeye çevrilen, tanklar tarafından çiğnenen tüm bu bölgelerin adları kazındı aklımıza.

Bini aşkın Lübnanlı can verdi, üç bin emekçi yaralandı bu otuz yedi günde. İsrail ordusu dört milyonluk Lübnan’da bir milyon kişiyi yerinden yurdundan etti.

Bu saldırılara paralel olarak, Siyonistlerin «Yaz Yağmuru» dediği harekatta 28 Temmuz günü

Gazze Şeridi’nde de çoğunluğu sivil 117 Filistinli katledildi.

Geçen otuz yedi günde İsrail’in saldırısı vahşice olsa da emsalsiz değildi. Zira kurulduğu yıl olan 1948’den bu yana, Siyonist Israil devletinin kırım ve kıyımlarının sayısız örneği yaşandı.

İsrail’in kuruluşunu Filistinlilerin el-Nakba,büyük felaket, olarak hatırlamaları boşuna değil. 1948 yılında savaşla kurulan Israil’in işgal ettiği topraklardan yedi yüz bin Filistinli sürülmüştü. Ürdün’e, Mısır’a, Lübnan’a, Suriye’ye mülteci olarak yerleşmek zorunda kalan bu yedi yüz bin kişi o zamanki Filistin nüfusunun yarısıydı. Bugünse Israil’i çevreyelen mülteci kamplarında yurtlarına dönmeyi dört gözle bekleyen mültecilerin sayısı dört milyona vardı.

İsrail Lübnan’ı ilk kez işgal etmiyor. Litani Operasyonu Israil vahşetinin başka bir örneği. Filistin Kurtuluş Örgütü’nü uzaklaştırmak bahanesiyle 1978 yılında Lübnan’ı işgal eden Israil yine yüzlerce emekçiyi öldürdü, işgal bölgesindeki üç yüz bin emekçiyi sürdü.

Ya Sabra ve Şatilla? 1982 yılında Lübnan’ı bir kez daha bu kez on sekiz seneliğine işgal edecek olan Israil’in onayladığı bu katliamı unutmak mümkün mü? İsrail Falanj milislerinin Sabra ve Şatilla adıyla bilinen mülteci kamplarına saldırmalarına sadece göz yummadı, her türden desteği de sundu. Saldırılar sonunda otuz altı günde değil otuz altı saatte 1500 Filistinli mülteci can verdi. Saldırılar sırasında savunma bakanı olan general Ariel Şaron 2001 yılında başbakanlık koltuğuna oturdu.

İsrail 1987 yılında Filistinliler taşlarını silaha çevirerek baş kaldırınca, intifadayı bastırabilmek için Gazze’yi ve Batı Şeria’yı topa tuttu. Beş yıl içinde bin Filistinliyi öldürdü. 2000 yılında patlak veren el-Aksa intifadasını bastırmak içinse bu sefer 3500 kişiyi katletmesi gerekti Israil’in.

İsrail olası başkaldırıları önlemek için sadece on bine yakın Filistinliyi zindanlarda esir etmedi. Aynı zamanda Filistinlilerin içine sıkıştırıldıkları Gazze ve Batı Şeria’yı duvarların içine hapsetti.

Siyonist İsrail’in Ortadoğu’da emekçilere kan kusturduğunu anlatmak için örnek aramaya gerek yok. Çünkü Nazilerin Yahudilere uyguladığı katliam ne kadar biliniyorsa Siyonistlerin Ortadoğu’da yaptıkları da o en az o kadar biliniyor.

Ancak Ortadoğu’ya barış ve huzurun gelebilmesi için önce siyonist Israil devletinin ortadan kalkması gerektiği o kadar iyi bilinmiyor. Bunu en sık hatırlatanların gerici şeriatçı akımlar olduğuna bakarak veya Nazilerin uyguladıkları katliamı hatırlayarak bu fikrin karşısında duranlar az değil.

Siyonist İsrail Devleti Yıkılmalı

Çünkü Israil Filistin’i bölen devletlerden biri. Israil ikinci dünya savaşı sonrasında Ortadoğu’ya kendi iki yüzlü barışlarını getiren emperyalistlerin Filistin’i parçalara bölerek esir etme projesinin bir parçası. Israil’in kurulmasıyla, Ürdün’ün Filistin’den koparılıp başına bir kral atanarak devletleştirilmesinin eş zamanlı gerçekleşmesi tesadüf değil. Filistinlilere yönelik ilk kitlesel katliamların bu gerici devlet eliyle uygulanması da tesadüf değil.

Çünkü İsrail Siyonist, başka bir deyişle şeriatçı bir devlet. Üzerindeki tüm demokrasi yaldızlarına karşın Israil Musevi dininden olmayan emekçileri ezen böylelikle Filistinli emekçileri Yahudi-Arap diye birbirine düşüren bir devlet. Siyonist İsrail şeriatçı mantığı gereği kendi sınırlarını kah savaşarak kah yerleşimcileri teşvik ederek kah güvenlik bölgeleri yaratarak genişletmeyi hedefliyor.

Bu Siyonist devlet yıkılmadıkça Filistinlileri birbirine kırdıran din savaşlarının önü kesilmeyecek ve bu savaşların sınıf savaşının önünü kesmesi önlenemeyecek. Farklı din ve mezheplerden Filistinlilerin farklı din devletlerinin sınırları arasında pay etmek bu topraklarda savaşı sürekli kılmanın da en kestirme yolu.

Çünkü Israil sadece Filistin içinde değil tüm Ortadoğu’ya yeni savaşların tohumlarını ekiyor. Bölünmüş Filistin’in tepesindeki devletlerden biri olan İsrail kendi topraklarını genişletmek ve güvenlik altına almak için aynı bölgedeki diğer devlet ve güçlerle sürekli savaşıyor. İsrail kendisini savunma bahanesiyle, çevresindeki devletlere saldırıyor, bu devletlerin topraklarını kimi zaman geçici kimi zamanda kalıcı olarak işgal ediyor.

Siyonist İsrail Devleti’nin varlığı Filistin topraklarında başka gerici akımların boy vermesini ve dinî siyaset aracı eden gerici akım ve devletlerin varlıklarını sürdürmelerini de sağlıyor.

Ortadoğu’ya barış ve huzurun gelmesi için Siyonist İsrail devletinin yıkılması şart.

Ama Siyonist İsrail Devleti’nin bu devlete karşı cihat açan şeriat orduları tarafından değil, İsrail’dekiler de dahil Filistinli emekçilerin tümünü seferber etmesi gereken bir proleter ayaklanma ile yıkılması gerekir; ve ancak o takdirde gerçekten parçalanıp ortadan kalkmış olacaktır.

Hamas ya İslami Cihad gibi Filistin’deki ulusal kurtuluş mücadelesine önderlik iddiasında bulunan akımlar ya da Hizbullah gibi Lübnan’dan İsrail’e savaş açan örgütler İsrail’in devrimci bir şekilde yıkılmasına önderlik edemezler. Bu akımlar emekçi kitleleri uyutmak için İsrail’in yıkılmasından söz ettikleri sürece şeriatçılıkta Siyonist İsrail’le yarışacak bir devlet kurmayı hedefler. Gerçekte ise İsrail’in komşu devletlerinden birinin başına geçip Filistin’i bölmek için İsrail’le pazarlık etmeye fit olurlar. Hamas’ın iki yıllık hükümet pratiği, Hizbullah’ın emperyalistlerin oyuncağı Birleşmiş Milletler’in barış gücü karşısındaki tutumu bu örgütlerin neye hevesli olduklarının en açık kanıtlarıdır.

Tarihî Filistin coğrafyasında Siyonist İsrail devletinin önünün başka gerici dinci akımlar tarafından kesilmesi imkansız değil. Ama bu, Siyonist devletin yıkılmasını sağlamayacağı gibi, Filistin toprakları üzerinde en az onun kadar gerici şeriat devletlerinin kurulmasından başka bir sonuç vermeyecektir. Gerici Ürdün Krallığı bunun en bariz ve küçük örneğidir.

Tam da bu yüzden Filistinli devrimcilerin görevi sözde Filistin davasını savunan ya da İsrail’e karşı şeriatçı bir devlet kurmak için mücadele eden şu ya da bu akımın peşine takılmak değildir. Filistin davası ile dayanışma göstermek isteyen başka ülkelerdeki devrimcilerin görevi de bu gerici akımları desteklemek değildir.

Komünistlerin ödevi din farkı gözetmeden Filistin topraklarındaki tüm emekçilere birleşik laik Filistin mücadelesinde önderlik edecek devrimci bir partiyi yaratmaktır.

Bunun yerine, gerici akımların kuyrukçuluğunu yapmak ise bu yoldan uzaklaşan bir yürüyüşün ilk adımıdır.

Ne Şeriat Ne Siyonizm

Birleşik Laik Filistin!

Devrim Için Devrimci Parti!

Yaşasın Komünistlerin Birliği!

Paylaş