Neden Irak’ın Yanında Yer Almamak Gerekir?

0

[İran ve İsrail’in birbirine saldırıları sonrası yoğunlaşan emperyalizm/antiemperyalizm tartışmaları vesilesiyle paylaşmak istediğimiz, Irak Savaşı günlerinde kaleme alınan bu yazı Proleter Devrimci Köz gazetesinin Mayıs 2003 tarihli 7. sayısında yayımlanmıştır.]

Geçen Körfez savaşı sırasında olduğu kadar değilse de, anti-emperyalizm ve enternasyonalizm adına ve «Irak halkının mücadelesini destekleme» kılıfı altında pek çok devrimci akım ABD emperyalizmine karşı gerici BAAS diktatörlüğünü destekleyen bir tutuma savruldu. Bu yanılgının ve benzeri yanılgıların ardında yatan, ulusal ve siyasal bağımsızlık mücadelesi veren bir sömürge ile şeklen de olsa siyasal bağımsızlığını kazanmış, burjuva temellerde kurulu ve onyıllardır hüküm süren bir devlet aygıtıyla donanmış bir kapitalist ülkenin birbirine karıştırılmasından doğan sorunlardır. Şeklen bağımsız Irak burjuva diktatörlüğü, şekli de olsa hayali birşey değildir; sahici bir olgudur.

Irak ordusu bir emperyalist işgale karşı direnen bir ulusal kurtuluş ordusu değil bir işgal ordusu konumundadır. Saddam kaybedecek birşeyi olmayan bir ulusal kurtuluş lideri değil, yıllardır hüküm süren bir burjuva diktatörlüğünün bonapartist şefidir.

Irak toplumu ulusal bağımsızlık için emperyalizme karşı kenetlenmiş bir ezilen ulus konumunda değil, bir yandan derin sınıf çelişkileriyle bir yandan da Arap/Kürt ulusal çelişkisiyle bölünmüş, azgelişmiş bir burjuva toplumudur. BAAS rejimi komünistlerin, işçi sınıfı militanlarının ve Kürt ulusunun kanıyla yıkanmış topraklar üstüne kuruludur. Irak’ın hapishaneleri ve toplu mezarları bu militanlarla doludur.

Bu durum karşısında, “Emperyalizme karşı Saddam’a değil Irak halkına destek verme” görüşü demagojik bir bahane olmaktadır. Çünkü “Irak halkı” bir soyutlamadır; herhangi bir bağımsız örgütlenmeyle temsil edilmemektedir; üstelik edilemez de. Çünkü “Irak halkı” bir avuç komprador ayrıştırıldığında bir bütün oluşturabilecek bir “sömürge ulus” değildir; farklı sınıflara ve uluslara bölünmüştür. BAAS rejimi ve Irak devleti de Arap şovenizmi temelinde kurulu Irak’ın sömürücü sınıflarının baskı aygıtıdır. “Irak’ı savunmak” gerekçe ve izahatları ne olursa olsun, bu devlete ve Arap şovenizmine destek vermektir. Bu ise ne Arap ne de Kürt emekçilerinin çıkarına değildir; genel olarak dünya işçi sınıfının çıkarına da olamaz.

Daha ince bir ayrım da “Irak’a değil Iraklı emekçilere destek” demagojisiyle yapılabilir, yapılmaktadır da. Ama bu destek de soyut değil somut olmalıdır. Iraklı Kürt ve Arap emekçilerin ayrı ya da ortak bir bağımsız örgütlenmesi yoktur. Irak’ın öne çıkmış tek siyasi örgütü BAAS, tek askeri örgütü de Cumhuriyet Muhafızları ve Silahlı Kuvvetleridir. BAAS dışındaki illegal muhalif örgütlerden herhangi biri de savaş öncesinde ve sırasında bağımsız bir güç olarak sahneye çıkmamıştır. Tek bağımsız ve ciddi örgütlenme olarak Kürt örgütleri ve peşmergeleri ise milliyetçi önderlikleri altında savaş sırasında emperyalizme karşı açık tavır alan ve ayrı bir cephe açan bir siyaset benimsemek bir yana, 10 yıldır kendi kaderlerini kendi güçleriyle ve kendi başlarına özgürce tayin etmek yerine kaderlerinin ABD tarafından çizilmesine razı olmuş durumdadırlar. Kendi güçleri ile alt edemedikleri Saddam’ın emperyalistler tarafından hizaya getirilmesini gözleyen bir oportünist tutum ile tehlikeli bir tuzağın içinde hareket etmektedirler. Oysa özgürlüklerinden fedakarlık ederek özgürleşmek bugüne kadar kimseye nasip olmamıştır.

Bu koşullarda başka bir örgütlü güç yoktur diye emperyalizme karşı Irak’ı, “Irak halkını” ya da “Iraklı emekçileri” savunmak adı altında Irak devletine verilen destek yanlıştır.

Üstelik bu tutum Iraklı Arap ve Kürt komünistlerinin elini kolunu bağladığı gibi, emperyalizme ve yerli sömürücülere karşı Irak emekçilerinin sahiden bağımsız ve enternasyonalist bir örgütlenmeye kavuşmasının da önünü kesmektedir. Arap emekçileri BAAS diktatörlüğünden bağımsız bir tutum almadıkları takdirde nasıl Kürt emekçileriyle güçlerini birleştirecekler?  Arap emekçileri arasında enternasyonalist bir bağımsız politika ortaya konamazsa, Kürt emekçilerinin “Arap düşmanlığı”ndan koparılması nasıl sağlanacak? Bu soru bugün tüm yakıcılığıyla bölgedeki enternasyonalist devrimcilerin önünde durmaktadır.

Bütün bu soruların tek bir cevabı var: baştan BAAS’tan bağımsız bir anti-emperyalist proleter siyasetin ve bu siyaseti uygulayabilecek bağımsız bir siyasal ve askeri örgütlenmenin yaratılmasıyla. Bu yoksa, bunu ikame edebilecek bir seçenek de yoktur.

O halde emperyalizme karşı mücadele etmek ve enternasyonalist bir dayanışma göstermek için ciddi ve samimi bir arayış içinde olanların önündeki yol tektir:

Komünist Enternasyonal’in mirasına sahip çıkan yeni bir komünist Enternasyonalin inşası için kolları sıvamak, bu yoldaki girişimlere omuz vermek, sorumluluk almak.

Paylaş