İŞGALDEN BÜYÜK TECAVÜZ YOK

0

[Bu yazı Proleter Devrimci KöZ Gazetesinin Mayıs 2004 tarihli 19. sayısında yayımlanmıştır.]

Ebu Garip hapishanesinde çekilmiş işkence fotoğrafları kısa sürede tüm dünyaya yayıldı. Fotoğraflarda kadınlar vardı tecavüz edilen. Erkekler vardı. Çıplak, üst üste dizilmiş… Yanlarında Amerikan askerleri hatıra fotoğrafı çektirirken sırıtıyorlardı. Fotoğraflarda esirler vardı kimi zaman başlarında çuval, kimi zaman saldırgan köpekler tarafından çevrilmiş, ama hep işkenceye uğrayan. Fotoğraflar işgali, işgalciyi gösteriyordu.

Çekilen fotoğrafların çok küçük bir kısmı yayımlanmış henüz. Pentagon’un elinde daha 1800 fotoğraf olduğu söyleniyor. Amerikan Devleti’nin üst düzey yetkilileri bugünlerde toplantı üstüne toplantı yapıyorlar. Fotoğrafları yavaş yavaş mı versek basına yoksa hepsini birden mı açıklasak kamuoyuna? Yoksa hiç vermesek mi basına? İşgalci Amerika’nın işbilir bürokratları işte bu soruları tartışıyorlar, ya da tartışır gibi yapıyorlar. Tam bu fotoğraflara ilişkin tartışmalar alevlenirken. Birden CIA’nın esirleri konuşturmak üzere geliştirdiği sorgulama teknikleri ortaya çıkmaya başladı. CIA yetkilileri istihbarat değeri yüksek tutukluları konuşturmak için suya batırıp çıkarıyormuş. Tutuklu tam havasızlıktan ölmek üzereyken su yüzüne çıkarılıp birkaç saniye nefes almasına izin veriliyormuş. Amerikalı bürokratların çoğu bu yöntemlerin işkence sayılmayacağını savunuyorlar. Ne de olsa bu sorgulama tekniği tutuklu üzerinde kalıcı hasar bırakmıyormuş.

Bürokratlar tartışadursun Amerika’nın içinde ve dışında Savunma Bakanı Rumsfeld’in istifasını isteyenler bastırıyor. Rumsfeld’in televizyonlara çıkıp “Bu olayların sorumluluğunu üstleniyorum. Fakat istifa etmeyeceğim” demesi uluslararası sermayenin “küreselleşme” yanlısı kesimlerini tatmin etmiyor. Bu kesimlerin sözcülüğünü üstlenen Financial Times, The Economist gibi etkili yayın organları Rumsfeld’i açıktan istifaya çağırıyorlar. “Ilımlılar” Rumsfeld’i istifaya çağırırken göstermelik başkan Bush ve sahici başkan Cheney Rumsfeld’in Amerika’nın gelmiş geçmiş en iyi savunma bakanı olduğunu söylüyorlar. Bu kavgayı Avrupa’dan seyreden emperyalistler de televizyonlarda Amerikan barbarlığını anlata anlata bitiremiyorlar. Irak’ın Birleşmiş Milletler’in yani uluslararası bir işgal kuvvetinin denetimine bırakılması gerektiğini söylüyorlar.

Sosyalist Hareketin Tutumu

Tüm bu gelişmeler yaşanırken sol hareket bu gelişmeleri emperyalizmin sıkışma belirtisi olarak görüyor. Sol akımlar, fotoğrafların Amerika’nın pisliklerini gözler önüne sereceğini, dünya halklarının öfkesini büyüteceğini sanıyor. Bu yüzden fotoğrafların emperyalistlerin yüzüne bir tokat gibi indiğini ileri sürüyor. Dün Amerikan emperyalizmini Ortadoğu’dan def etmek için Saddam’ın muhafızlarından medet umanlar şimdi de fotoğrafların emperyalizmi köşeye sıkıştırmasını bekliyorlar.

Elbette bundan daha büyük bir yanılgı olamaz. Bu fotoğraflar emperyalizmin köşeye sıkıştığını göstermiyor. Zira bu fotoğraflar emperyalizme karşı mücadele edenler tarafından ele geçirilmiş değil. Aksine fotoğraflar bizzat emperyalistler tarafından basına sızdırıldı. Fotoğraflar Pentagon’da durduğuna, Pentagon da işgali doğrudan yöneten güç olduğuna göre bu fotoğraflar Amerika’nın sıkıştığını değil “bağırsaklarını temizleyip” imaj değiştirmek istediğini gösteriyor. Önümüzdeki dönemde Ebu Garip ve diğer hapishanelerde önemli değişiklikler yapılıp, bu bölgelere “hümanist generaller” gelirse kimse şaşırmasın. Pentagon bu fotoğrafları boşuna yayınlamıyor. Fotoğrafları gıdım gıdım yayınlayıp ülkedeki heyecan dozunu ayakta tutan Pentagon aslında işgali unutturmaya çalışıyor. Dikkatleri işgalden uzaklaştırıp işkencelerin üzerine yoğunlaştırmak istiyor. Dikkatler fotoğraflar üzerine yoğunlaştıkça işgalciler değil işkenceciler tacavüzcüler sorgulanmaya başlanacak. En büyük tecavüzün işgal olduğu unutulacak. İşkenceci komutanların yerine başkaları geçince işgale yeni bir makyaj yapılmış olacak.

Kuşkusuz Pentagon’un hesapları tutmayabilir. Fotoğraflar ters tepebilir ve  fotoğrafların oluşturduğu kamuoyu şahin Cumhuriyetçilerin yerine güvercin Demokratların güçlenmesini sağlayabilir, hatta Amerika’nın iyice itibar kaybetmesine de yol açabilir. Ancak böyle bir durumda da kazanan dünyanın ezilenleri veyahut Arap emekçiler olmayacak. Amerika’nın zayıfladığı koşullar altında Birleşmiş Milletler’in Irak’ta daha fazla söz sahibi olmasının yolu döşenmiş olacak. Bu sefer Irak Amerika, Fransa ve Almanya tarafından ortaklaşa işgal edilecek.

Susurluk’un Akıbeti Hatırlanmalı

Ebu Garip zindanında çekilen fotoğrafların kimi nasıl sıkıştıracağını anlamak için Susurluk skandalını anımsamak yeterli. 3 Kasım 1996’da bir kamyonun, içinde interpol tarafından aranan bir çete lideri, aşiret reisi bir milletvekili, pek beğenilen bir emniyet müdürü ve susturuculu silahlar bulunan bir Mercedes’e çarpması sonunda patlak veren Susurluk skandalı tüm Türkiye tarafından izlenmişti. Art arda ortaya çıkan fotoğraflar, kasetler, biri bitmeden diğeri başlayan skandal haberleri yaklaşık bir yıl boyunca kamuoyunu meşgul etmişti. Radikal, Milliyet gibi burjuva gazeteleri tıpkı bugünkü New York Times, Washington Post gibi gazetelerin yaptığı gibi “Bu ne rezalet!” manşetleriyle kitleleri isyana davet etmişti. Burjuva siyaseti tıpkı bugün Amerika’nın bölündüğü gibi ikiye bölünmüştü.  Çatlı’nın arkasından “Vatan için kurşun atan da yiyen de kahramandır” diyen Tansu Çiller ve ekibi “çeteleri savunurken” muhalefetteki burjuva partileri de temiz toplum için kampanyalar başlatmıştı.

Susurluk sırasında burjuva muhalefetinin başlattığı kampanya sol hareket içerisinde yankısını bulmuştu. Sahtekar bir avukatın başlattığı “Sürekli Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık” kampanyası burjuva televizyonu tarafından sahiplenilmiş, kitleler saat dokuzda ışıklarını söndürmeye, tencereleriyle sokağa çıkmaya çağrılmıştı. Bu sırada ÖDP elindeki sifon ve süpürgeyle eylemler düzenlemiş, SİP’liler kazayı gerçekleştiren kamyoncunun rozetlerini taşıyarak burjuva muhalefetine kan taşımışlardı.

Ancak Susurluk rüzgarı iki sene içinde dindi. “Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!” sloganlarıyla başlayan Susurluk eylemleri gün geçtikçe cılızlaştı. Bu büyük skandal Türkiye Cumhuriyeti’ndeki diğer kaset ve fotoğraf skandalları içindeki güzide yerini aldı. Bugün Susurluk’un neye hizmet ettiği ortada. Susurluk sayesinde Türkiye Cumhuriyeti makyajını tazeledi. Skandalın ardından bu pisliğe dokunmadan üç beş çete liderine göstermelik cezalar verildi. Bu sırada gerçekleştirilen düzenlemeler farklı burjuva grupları içerisindeki rekabetin sonuçlanmasında da önemli bir adım oldu.

Susurluk skandalı devrimcilere değil düzenin sahiplerine yaradı. Bu durumun nedeni skandalda ortaya çıkan gerçeklerin yeterince çarpıcı olmaması değil elbet. Eksik olan çarpıcı gerçekler değil emekçilerin güvenebileceği, emekçileri harekete geçirebilecek bir devrimci partiydi. Bu partinin bulunmadığı koşullarda patlak veren skandal emekçileri eylemli kılmak şöyle dursun çaresizliğe, verili durumu kanıksamaya sürükledi. Gerçekler kanıksanmaya başlayınca emekçiler isyan etmek yerine düzeni reformlar yoluyla değiştireceğini söyleyenlerden medet ummaya başladı. Çiller’in DYP’si gitti yerine milliyetçi Ecevit’le faşist Bahçeli geldi. Şimdi de yeni Amerikancılardan Tayyip temizliyor burjuva diktatörlüğünün pisliklerini.

Ebu Garip skandalının da sonuçları farklı olmayacak. Devrimci bir partinin mevcut olmadığı bir durumda fotoğraflar ilk bakışta dehşet hisleri uyandırsa da bu dehşet kısa süre içerisinde yerini kanıksamaya bırakacak. Ya da emekçiler meselenin özüne dokunmadan kimi göstermelik reformlar yoluyla Irak’ta daha demokratik bir işgal uygulayanlara bel bağlayacak. Her iki koşul altında da işgal demokratik ya da demokratik olmayan biçimiyle sürecek.

Fotoğraf Kampanyası Kime Yarar?

Bugün fotoğraf kampanyasını yürütenler, Irak’ta işgali bitirmek değil işgalcilere makyaj yapmak ya da onları hümanist maskeli işgalcilerle değiştirmek istiyor. “Olanların sorumlusu Rumsfeld” diyenler, şahin Rumsfeld gitsin güvercin Powell gelsin istiyor. “Sorumlu Cumhuriyetçilerdir” diyenler Demokratları getirmek istiyor. “Sorumlu Amerikan işgalidir” diyenler, Amerika gitsin yerine Birleşmiş Milletler, yani Fransa ve Almanya gelsin istiyor. Ama kimse emperyalist işgale toptan karşı çıkmıyor.

Oysa işgal ordusunun çektirdiği hiçbir fotoğraf Irak’ın bugün işgal altında olmasından daha dehşet uyandırıcı, daha isyan ettirici değil. İşgalden büyük tecavüz yok çünkü. İşgal edilmiş topraklara her an her saniye tecavüz ediliyor zaten. İşgal orduları Bağdat’ı Basra’yı Necef’i terk etmedikçe hiçbir reform, hiçbir ceza tecavüzün şiddetini azaltmayacak.

Bugün yapılması gereken işgal fotoğrafları karşısında dehşete kapılıp Bush ya da ABD düşmanlığıyla sınırlı kampanyaların kuyruğuna takılmak değil. Yapılması gereken Irak’taki her türden işgalci güce karşı durmak, bunu yaparken sadece Bağdat’ın, Necef’in Basra’nın değil Diyarbakır’ın Rewanduz’un, Qamışlı’nın da işgal altında olduğunu akılda tutmak. İşgalin her türlüsüne karşı uzlaşmaz bir mücadele verenler Pentagon’un fotoğraf kampanyalarından medet umanların arasından değil, Türkiye’de Kürdistan’da, Irak’ta devrimci bir partinin eksikliğini hissedip bu partinin inşasında sorumluluk alanlar arasından çıkacak.

Paylaş