HDP ile Kuruçeşme sürecinin akrabalıkları ve KÖZ’ün tutumu

0

KöZ Nisan 2014 sayısından alınmıştır.

KöZ’ün HDP’ye varan sürecin dışında kalmasının başlıca nedenlerinden biri bu hareketin aynı zamanda böyle bir buluşmanın üzerinde yükseleceği kitlesel eylemlere köstek olmaya namzet karakterinden ötürü idi. Gezi hareketine katılanların pek çoğunun (bu hareketi manipüle etmeye çalışan ama başaramayan şovenist akım ve kesimler bir yana) HDP’ye mesafeli duruşunun bir nedeni de AKP karşısındaki pasif pozisyonu kadar seçimlere dönük bir parti olarak kurulmuş olmasıydı.

Hiç kuşkusuz KöZ’ün HDP’ye doğru gelişen süreç hakkındaki tutumunun Gezi eylemlerine katılanların birçoğunda olabileceği gibi soyut ve genel bir parti alerjisi değildi. KöZ’ün “Çatı Partisi” diye başlayan sürece ilişkin tutumu bu projenin daha önceki tasfiye dalgalarıyla akrabalıkları nedeniyledir.

Doğrusu bütün farklı özelliklerine ve belirleyici bileşeni olan BDP sayesinde siyaset arenasındaki karşılaştırılamaz rolüne rağmen HDP, en büyük  ve bilineni “Kuruçeşme tartışmaları” diye de anılan 1980’li yılların sonundaki legalist tasfiye operasyonunun bir nevi mirasçısıdır. Nitekim o zamanki sürecin en simgesel isimlerinden biri olan Ertuğrul Kürkçü’nün HDP eşbaşkanı olması da rastgele bir tesadüf olarak görülmemelidir. Kuruçeşme toplantılarının 12 Eylül sonrasında geri çekilme sürecinin en büyük işçi eylemleri olan 1989 Bahar Eylemleri’nin peşinden gelmesi HDP’nin de Gezi Ayaklanması’nın ardından kurulması ise ilginç bir tesadüftür.

Bugün siyaset sahnesinde varolan belli başlı sol partilerin hepsi “Kuruçeşme süreci”nden doğarak şekillenmiştirler ve o sürece katılan çevre örgüt yahut bireylerin ezici çoğunluğu da bu partiler içine dağılmış durumdadırlar. “Kuruçeşme Toplantıları” diye anılan süreçten bir yanda SBP (Sosyalist Birlik Partisi)/BSP (Birleşik Sosyalist Parti)/ÖDPye varan hareket çıkmıştır; bir yandan EP/EMEP çıkmıştır; beri yanda da STP (Sosyalist Türkiye Partisi)/SİP (Sosyalist İktidar Partisi)/TKP çıkmıştır. Halen varolan ve bu başlıca “Kuruçeşme ürünlerinin” dışında halen mevcut olan yasal sol partilerin çoğunluğu (ESP bir yana) daha sonra ÖDP’nin içinden  çıkan akımlar tarafından oluşturulmuşlardır. İlginç olan bu kaynaktan gelen veya bunlara değişik evrelerde değişik yollardan iltihak eden pek çok akım ve yasal parti şu anda HDP çatısı altında buluşmuş durumdadırlar. Önce Halk Savaşı stratejisini revizyona uğrattıktan sonra Ovacık’ta ilk seçim zaferini elde etmiş bulunan Kuruçeşme’nin en başarılı ürünü TKP ile ittifak ederek buluşan DHF ise başlı başına bir konu olarak incelenmek üzere ayrı tutulmalıdır.

KöZ’ün birbiriyle bağlantılı bu süreçlere ilişkin tutumu genel bir parti alerjisinden ileri gelmediği gibi, (bazı akımlarda söz konusu olduğu gibi) bir yasal parti fikrine kategorik olarak karşı olmasından da ileri gelmez. Zaten böyle bir kategorik reddimiz yoktur. Her şeyden önce altı çizilmelidir ki, mevcut olan yahut henüz kurulmamış olan muhtelif yasal partilerle arasında KöZ’ün çektiği ayrım çizgileri, başka büyük yahut küçük yasadışı parti veya örgütlerle arasındaki ayrım çizgilerinden esasta farklı değildir. KöZ’ün arkasında duran komünistler muhtelif siyasi akımlarla aralarındaki ayrım çizgilerini bunların yasal örgütlerinin olup olmamasına, benimsedikleri mücadele biçimlerinin hangileri olduğuna vb. özelliklere bakarak çekmez, çekmemektedir. KöZ muhtelif mevcut ve muhtemel siyasi akımlarla arasındaki ayrım çizgilerini temel referanslarına göre çizmektedir.

Bahis konusu temel referanslar esas olarak Lenin zamanındaki Komünist Enternasyonal’in koyduğu ilke ve esaslardan ibarettir ve tesadüf öyledir ki yaşadığımız topraklarda da ilk Komünist Partisi Mustafa Suphi zamanında bu esaslara bağlı olarak kurulmuş olan TKP’dir. Bu nedenle KöZ kendini ısrarla bu partinin yegane meşru mirasçısı olarak gören bir platformu ifade eder ve aynı ilke ve esaslara bağlı bir Komünist Parti’nin kurulması için mücadele eden komünistlerin bu amaçla birleşmesi çağrısını yükseltip takipçiliğini yapmaktadır. Bu bakımdan KöZ’ün arkasında duran komünistlerin yasal olan veya olmayan muhtelif akımlarla arasındaki asıl ayrım çizgileri buradadır.

Bu itibarla KöZ HDP’nin yahut buna benzer istikamette yol alma iddiasını temsil eden herhangi bir yasal yahut yasal olmayan parti yahut oluşumun siyasi bir bileşeni olmaz, olmamıştır ve olmayacaktır. Zira bu takdirde KöZ ortaya çıkış nedenlerini ve ilk hedefi olan parti inşa hedefini reddetmiş ve bizzat kendisi tasfiyeci bir noktaya gelmiş olur.

Kaldı ki, şu ya da bu taktik mülahaza ile yahut şu ya da bu güncel pratik gerekten ötürü stratejik hedef ile bağdaşmayan taktik çizgiler benimsemek de başka bir anlama gelmez. Üstelik KöZ’ün arkasında duran komünistler bakımından stratejik hedef zaten Komünist Enternasyonal’in ve onun Türkiye şubesi olan Mustafa Suphi dönemi TKP’sinin gerçekten mirasçısı olan bir partiyi inşa etmektir. Stratejik hedeflerin ve temel ilke ve esasların başlıca güvencesi de bağımsız bir örgütlenme ve bu örgütlenmenin bağımsızlığı konusunda hassas bir militan profilidir.

Bununla birlikte bu konudaki titizlik aynı zamanda en geniş taktik esnekliğe izin veren bir çizgiyi bulma ve ortaya koymaya engel değildir; bilakis bu bakımdan bir imkan da sunar. “Abdestlerinden emin olmakla” böbürlenen kimilerinin sözümona taktik mülahazalarla her türlü maceraya girmeleriyle bu tutum arasındaki esas fark “abdestin güvencesini” örgütle tanımlamaktan ileri gelir.

Paylaş