Ekim Devrimi’nin Yolu Özgürlüğe Giden Tek Yoldur

0

Bu yazı, 15 Ekim / 15 Kasım 2001 tarihli KöZ Gazetesinin 18. sayısında yayımlanmıştır.

Devrim, her zaman beklenenden erken gelir. 1917 Rus Devrimi de herkesi şaşırtacak kadar beklenmedik ve ani bir gelişme oldu.

Baştan beri Marksistler, bir komünist topluma giden yolu açacak bir devrim hedefine Rusya gibi «geri» ülkelerde değil, kapitalizmin daha gelişkin olduğu Avrupa ülkelerinde; daha çok da Almanya’da ulaşılacağını düşünüyordu. 1916 yılının ilk baharında İrlanda’da patlak veren ve Paskalya Ayaklanması diye bilinen ayaklanma da bastırılmasına rağmen, savaşın yol açması beklenen devrimlerin habercisi olarak görülmüştü. Bu gelişme «İngiltere işçi sınıfının kurtulması için önce İrlandanın özgürleşmesi gerekir» diyen Marx’ın öngörüsünün gerçekleşmesi gibi görülmüştü.

Ama Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın tozu dumanı içinde 1917 yılının Şubat’ına gelinirken ufukta bir devrim bekleyenler bile Rusya’da böyle bir gelişme beklemiyordu.

Halbuki 1917 yılı başlarında, emperyalist paylaşım kavgasının baş aktörlerinden olduğu halde savaşan tarafların en az gelişmişi olan Rusya, bir yandan kışın soğuğuyla bir yandan da savaşın ve savaşa karşı devrimci mücadelenin şiddetlenen ateşiyle kavruluyordu.

Cephedeki Rus askerlerini kızıştıran yalnız savaş koşulları değildi, devrimcilerin savaşa karşı bozguncu ajitasyonu da cephedeki yüreklere kor gibi düşüyordu

Bu koşullarda, Rusya’da halkın bilinci sadece savaşa, sefalet ve eziyete karşı bir tepkiyle değil, yeni bir siyasal ufukla biçimleniyordu.

1917 yılına gelirken, Rusya topraklarında mayalanan devrim yalnızca cephedeki ajitasyonlarla kendini belli etmekle kalmıyordu. Deneyimli fabrika işçilerinin çoğu tümen tümen cepheye sürülüp yerlerini kadınlara gençlere bıraktıkları halde fabrikalardaki eylemler de giderek artan bir yoğunlukla ve sertleşen bir içerikle yükseliyordu.

Nitekim 9 Ocak 1917’de Moskova’da çalışanların neredeyse üçte birinin katıldığı bir grev oldu. Grev hemen Petrograd, Bakü, Nijni Novgorod kentlerine sıçradı.

Başkent Petrograd’ın ünlü Viborg semtinde grevcilere bir kısım askerlerin de katılması, gelecekteki gelişmelerin ilk habercisiydi. Bolşeviklerin yıllardır hem fabrikalarda hem de askerler arasında yürüttükleri örgütlenme ve ajitasyon çalışmaları meyvelerini vermeye başlamıştı.

18 Şubat’ta bu kez Petrograd’daki Putilov fabrikasında işçiler greve çıktı. Grev Petrograd’ın ünlü varoşu ve Bolşeviklerin kalelerinden biri sayılan Viborg’a yayıldı. Bu grev 22 Şubatta bütün Petrograd’ı sardı.

Rus takvimine göre 23 Şubat’a rastlayan Dünya Kadınlar Günü böyle bir ortama denk geldi.

«Ekmek İstiyoruz» sloganlarına artık «Kahrolsun Çar, Kahrolsun Otokrasi, Kahrolsun Savaş» sloganları ekleniyordu. Eylem sırasında Kazaklar sert müdahale etmekten kaçındı, ancak 28 polis linç edilmekten kendilerini kurtaramadı.

25 Şubat’ta Çar, eylemlerin ne pahasına olursa olsun durdurulmasını emretti. Petrograd’daki askeri birliklerin komutanı Habalov, göstericilerin üzerine ateş açılmasını emretti. 26 Şubat Pazar günü fabrikalarından ve varoşlardan şehir merkezine doğru yürüyüşe geçen işçiler barikatlarla karşılaştılar, göstericilerin üzerine ateş açıldı. O gün, Petrograd’da 169 kişi öldü, binlercesi yaralandı.

Ama göstericilere ateş açılmasına rağmen gidişatın önü alınamaz hale geldi. Aynı gün polis merkezleri ve cezaevleri basıldı. İşçiler yalnız devrimci yayınları kapışmakla kalmıyordu. Eylemler sırasında göstericiler, asker ve polislerin ellerinden silahlarını almaya başladı.

Akşama doğru garnizonlarına dönmekte olan Pavlovski Alayı’nın Dördüncü Birliği’ne bağlı askerler, polis ve askeri öğrencilerin göstericilere ateş açtığını görünce tepki duyarak atlı polislerin üzerine ateş açtılar.

Bunun üzerine Merkez Komutanlığı, birliğin silahsızlandırılarak garnizona geri getirilmesi emredildi. Ancak akşam sayımında 21 askerin silahlarıyla birlikte göstericilere katıldığı anlaşıldı. Aynı gece, Bolşevik ajitatörler, orada asker olan Putilov fabrikasının eski işçilerinin yardımıyla Volinski alayının garnizonuna sızdılar. Gece boyunca askerler arasında ajitasyon yapan Bolşeviklerin gayretiyle işçilerin safına katılmaya karar veren Volinski garnizonundaki askerler, subaylarını haklayarak silahlarıyla birlikte devrime katılmaya karar verdiler. Sokağa döküldüler, yolları üzerindeki Litovski ve Preobrajenski birliklerini de saflarına katarak ayaklanmış bulunan top ve cephane fabrikasının işçileriyle birleştiler. Ünlü Kresty Hapishanesi’ni basıp siyasal tutukluları aralarına kattılar.

O gün Petrograd’daki işçilere 40 bin tüfek, 30 bin tabanca ve cephane dağıtıldı. Petrograd’da 66 bin asker de silahlarıyla birlikte devrim saflarına geçti.

Petrograd bölgesindeki askeri birliklerin komutanı General Habalov 27 Şubat akşamı Çar’a gönderdiği telgrafta duruma hakim olamadığını, kendisine bağlı askerlerin sayısının çok azaldığını ve Kışlık Saray etrafındakilerden ibaret kaldığını bildirdi.

1905 deneyiminin dersleri ışığında işçi sovyetleri yeniden belirdi. İşçiler ve çoğunluğu üniforma altındaki köylülerden oluşan askerler, sovyet delegelerini seçmeye başladı. Aynı gece Petrograd’daki işçilerin ve onların saflarına geçen askerlerin seçtikleri delegelerin oluşturduğu Sovyet heyeti, Çarın Meclisi Duma’nın bulunduğu Torid Sarayı’na geldi. Petrograd Garnizonu Sovyete tam destek verdi: Duma başkanı Rodzianko da Sovyeti tanımak zorunda kaldı.

Petrograd Sovyet’ine seçilen delegelerin çoğunluğu siyasi örgütlerle bağı olmayan işçi ve askerlerdi. Siyasi bağı olanların çoğunluğunu ise Menşevikler ve Sosyalist Devrimciler oluşturuyordu. Petrograd Sovyeti başkanı Çeidze oldu. Sonradan Sosyalist Devrimci olan Kerenski de başkan yardımcılarından biriydi. Duma başkanı Rodzianko da hem Çar’ı, hem de Sovyetleri ortalığı yatıştıracak bir burjuva hükümetinin kurulması yönünde ikna etmeye çalışıyordu. Sovyet toplantısı başladığı sırada aynı sarayda toplanan Duma da iktidarı eline almaya karar verdi. Bir Geçici Hükümet kuruldu.

Duma ile Sovyet’in anlaşarak oluşturduğu hükümette Prens Lvov Başbakan, Emek Grubu başkanı olarak geçen Kerenski Adalet Bakanı, burjuva liberallerinin gözdesi Milyukov da Dışişleri Bakanı’ydı. Rusya’da ikili iktidar dönemi başladı. Duma hükümeti kudretsiz iktidar, Sovyetler ise iktidara sahip olmayan güçtü.
Ertesi gün, 1 Mart’ta, Çar II. Nicola tahtı terketti.
Çar, tahttan feragat ederek halkı terbiye edeceğini düşünüyordu. Halbuki Petrograd Sovyeti’nin ardından Moskova Sovyeti de kuruldu.

Devrim, yalnızca Moskova’ya ve başka büyük şehirlere sıçramakla kalmamıştı, taşrada da ayaklanmalar başladı.

Gürcistan’da, Minsk’de, Türkistan’da devrimi kutlayan sokak gösterileri birbirini izledi ve yayıldıkça yayıldı.

Öte yandan cephede de askerler arasında kaynaşma başlamıştı. Bolşevikler askerler arasında yürüttükleri ajitasyonu git gide sertleştirip yaygınlaştırmaktaydı.

3 Nisan’da Petrograd’a gelen Lenin, Viborg mahallesindeki Finlandiya garında devrimi şu sözlerle selamladı:
“Sevgili yoldaşlar, erler, denizciler, işçiler. Sizin şahsınızda muzaffer Rus devrimini selamlamaktan ve sizi ayrıca tüm dünya proletaryasının öncü ordusu olarak selamlamaktan son derece mutluyum. Emperyalist soyguncuların bu savaşı, tüm Avrupa’da başlayacak bir iç savaşın başlangıcıdır. Yoldaşımız Karl Liebknecht’in çağrısına uyarak halkların silahlarının kendi ülkelerinin kapitalist soyguncularına çevrileceği saat uzak değildir. Her gün, şu an, Avrupa kapitalizminin bütünlüğü darmadağın olabilir. Gerçekleştirdiğiniz Rus Devrimi, bunun yolunu açtı ve yeni bir çağ başladı. Yaşasın Dünya Sosyalist Devrimi.”

22 Nisan’da Petrograd’da barış için Bolşeviklerin de aktif biçimde katıldığı etkili gösteriler düzenlendi. Yüzbinlerce Viborg’lu proleter sokaklara dökülerek önce Maria Sarayı’nın önünde savaşı sürdürme taraftarı olan hükümeti protesto ettikten sonra Torid Sarayı’na geçerek barış isteminin yanısıra sovyete bağlılığını duyuracaktı. Sloganlar; «Kahrolsun Kapitalist Hükümet, Kahrolsun Milyukov, Tüm Yönetim Sovyetlere, Barış ve Toprak, Tüm Yönetim İşçi ve Yoksul Köylülere» idi.

Şubat Devrimi’nden itibaren Bolşeviklerin izledikleri siyaset karşılıksız kalmıyordu. Parti büyüyordu ve büyümeye devam edecekti. Öyle ki Nisan ayında 79 000 olan kayıtlı üye sayısı, ikibuçuk aylık bir zaman zarfında 240 bine ulaştı. Bu 72 yerel örgütten 162 yerel örgüte sıçrayışı yansıtıyordu.

Buna paralel olarak, siyasal koşullar da değişmeye başlamıştı. 24-29 Nisan’da Bolşevik Partisi’nin Tüm Rusya Konferansı yapıldı. Bu, Parti’nin Rusya’daki ilk legal kongresiydi.

Bolşevik partisi güçlenirken, Geçici Hükümet de eğreti temelleri üzerinde duramaz hale gelmişti.

Kitle gösterilerinin hedef tahtası haline gelen hükümet, bu gösterilerin büyümesi ve hırçınlaşmasıyla daha da güç kazanan sovyetleri kendi zeminine çekmek, sovyetlerin gücünü kendi iktidarının dayanağı haline getirmek istiyordu.

Anayasacı Demokratları, yani Kadet adlı burjuva liberal partisini temsil eden Prens Lvov’un başkanlığında kurulan hükümete sovyetlerin temsilcileri olarak 6 sosyalist bakan katıldı. Bu kritik dönemeçten itibaren devrimin seyrinde en önemli süreç başladı. Çünkü bir yanda kitlelerin güvenine sahip olan sovyetler hükümette temsil ediliyordu ve bu temsilciler o güne kadar sosyalist ve devrimci olarak tanınmış kişilerdi; bir yandan da bu hükümet yıllardır Rusya’daki devrimci hareketin en temel ülküsü olarak öne çıkan demokrasiyi ve savaş yıllarının özlemi olarak barışı bayrak edinmişti.

Bu durumda Bolşevikler, yeni hükümet karşısındaki güvensizliklerinden vazgeçmeksizin kitle eylemlerini hükümete karşı kışkırtmaya devam ettiler ve ajitasyonun merkezine «Bütün iktidar halka; 10 Kapitalist bakan dışarı!» ve «Derhal barış!» şiarlarını yerleştirdiler. Bu doğrultudaki eylemler asıl olarak haziran ayında yoğunlaşacaktı.

3 Haziran’da, 820’si oy sahibi 268’i de gözlemci olarak binin üzerinde delegenin katıldığı Birinci Tüm Rusya Sovyetler Kongresi, toplandı.

Bu kongre hem sovyetlerin bileşimini iyi yansıtan hem de bu bileşim içerisinde Bolşeviklerin ayrı yerini ortaya koyan bir tablo oluşturdu. Toplantının ikinci gününde, hem hükümet hem de menşevikler adına konuşan Çeretelli, Rusya’da iktidarı eline almaya hevesli hiçbir partinin bulunmadığını söyleyince Lenin, «Hayır efendim böyle bir parti var» diyerek yerinden fırladı:
“Hiç bir parti iktidar olmayı reddedemez ve bizim partimiz de reddetmemektedir; her an tamamen iktidarı üstlenmeye hazırız!”
Bu konuşmayı delegelerin bir kısmı kahkahalarla karşıladı. Ama Lenin konuşmasını sürdürdükçe kahkahaların yerini endişeli kıpırdanmalar almıştı. Reformistlerin sıralarından «Susturun şunu» sesleri yükselmeye başladı.

Sonuçta sovyetlerin kongresi, iktidarı tümüyle eline alma yönünde bir karara varmadı. Ama tüm Rusya’dan seçilerek oraya gelen delegelerin arasında ve özellikle onların Kongre hakkında anlattıklarını dinleyenlerin arasında iktidar fikri belirginleşmeye başlamıştı. Bundan sonrası Bolşeviklerin güvenilir bir önderlik olduklarını daha geniş yığınlara gösterebilmesine kalmıştı. Haziran ayı boyunca tüm Rusya’ya yayılan eylemler bunun zeminini oluşturdu.

9 Haziran’da Pravda Koalisyon Hükümeti’ni protesto etmek için bir gösteri çağrısında bulundu. Gösteri, Sovyetler Kongresi’nin yürütme komitesince yasaklandı ama çağrı bolşeviklerce yayıldı ve eylemler geniş kitlelerin katılımıyla gerçekleşti.

18 Haziran’da Güneybatı cephesinde Rus taarruzu başladı. Geçici Hükümetin kararıyla Rusya’nın savaşta bir atılıma kalkışması hem bu hükümetin aldatmacalarının ortaya çıkmasına hem de bu konuda ısrarla kitleleri uyarmaya çalışan Bolşeviklere duyulan ilgi ve güvenin artmasına neden oldu. Bolşeviklerin giderek ağırlık kazanmaya başladığı sovyetlerin çoğunluğunun çağrısı üzerine bu gelişmeyi protesto eden gösterilerin düzenlenmesi kararlaştırıldı.
Bu nispeten pasif gösterinin ardından cepheden gelen ölüm haberleri ve cenazeler nedeniyle Moskova sokakları bu kez askerlerin daha tepkisel bir eylemine neden oldu.

Askerlerin ve işçilerin sokak gösterileri, tüm Rusya Sendikalarının temsilcilerinin 21-28 Haziran günlerinde Petrograd’da toplanan kongresinin havasını ve kongreden çıkan kararları etkiledi.

2 Temmuz’da hükümet, Petrograd’daki makinalı tüfek birliğine cepheye hareket etmesi emrini verdi. Birlik cepheye gitmeyi reddetti, gizli anlaşmaların açıklanması talebiyle sokağa döküldüler.

Bu gelişmeler karşısında hükümet ve askeri birlik komutanları, artık barışçıl amaçlarla da olsa silahlı kimselerin katıldıkları gösterilere izin verilmeyeceğini ve bu gösterilerin şiddetle dağıtılacağını duyurdu. Bolşevikler, provokasyonlara karşı uyanık olmak gerektiğini ve erken örgütsüz kalkışmalardan kaçınmak gerektiğini öne süren yayınlar yaptılar. Yine de 4 Temmuz’da Petrograd’da işçi ve askerlerin katıldığı çok büyük ve barışçıl bir gösteri düzenlendi. Askerler beklenmedik anda göstericilerin üzerine ateş açtılar ve ağır kayıplar verdirdiler. Artık sovyet örtüsüyle örtünmeye çalışan hükümet yüzünü göstermişti, büyü bozulmuştu.

7 Temmuz’da Lvov’un istifası üzerine, Kerenski başbakan oldu. Kerensky’nin başkanlığında İkinci Koalisyon Hükümeti 8 Temmuzda kuruldu. İlk koalisyon hükümeti de devrim dalgasını kırmaya yetmemiş, Kazak birliklerini Petrograd’a çağıran Kerenski kendi hükümetine karşı darbe yapmıştı.

Yeni hükümetle birlikte işçi mahallelerinin silahsızlandırılmasına ve sansür uygulamalarına başlandı. Pravda yasaklandı, yayınevi tahrip edildi. Bolşevikler «Alman ajanı» olarak itham edildi. Lenin, Zinovyev, Kamenev, Kollontay hakkında tutuklama kararı çıkarıldı.
20 Temmuz’da Kerenski, Başkomutan Brussilov’u görevden alıp, yerine Kornilov’u getirdi.

23 Temmuz’da Kornilov çarı geri getirme hedefiyle bir darbe girişiminde bulundu. Birliklerini Petrograd üstüne yürüterek kendisinin bir «Ulusal Savunma Hükümeti» başkanı, Kerensky’nin de ikinci başkan olarak tanınmasını istedi.

27 Temmuz’da Bolşevik Partisinin 6. Kongresi 240000 üyeyi temsilen 285 delege ile toplandı; Troçki ile birlikte Mejrayontsi örgütü Bolşeviklere katıldı.

Bolşevikler «Asla Kerenski’ye güvenmeden Kornilov’a karşı savaş; önce Kornilov sonra Kerenski» diyordu. Kerenski’nin yapabileceği bir şey kalmamıştı. Çünkü artık Bolşevikler her zamankinden daha büyük ve daha kararlı kitlelerdi sokağa çıkarmaya başlamışlardı.
1 Eylül’de Kornilov ve içlerinde Denikin’in de bulunduğu bir çok general tutuklandı. Rusya’da cumhuriyet ilan edildi. Kornilov’un gerici darbesi, bolşeviklerin usta taktikleri ve hazırlıkları sayesinde devrimin önünü açmıştı.

9 Eylül günü Petrograd sovyetinde, sovyet prezidyumuna yani Kerenski’ye karşı bir güvensizlik önerisi verildi sovyet bu öneriyi onayladı, Bolşevikler ilk kez çoğunluk olmuştu.

13 Eylül’de, Lenin, Bolşevik Partisi Merkez Komitesi’ne gönderdiği mektuplarla ayaklanmayı hazırlamak gerektiği fikrini öne sürdü. Rusya proletaryası çoktan buna hazırdı.

26 Eylül’de, Troçki, Petrograd Sovyetleri Başkanı seçildi. Kerenski, yeni hükümeti kurdu.

9 Ekim günü Petrograd Sovyeti Başkanı olarak Troçki, sovyetin özsavunması için silahlı bir örgütün kurulmasını Yürütme Komitesi’ne kabul ettirdi. 25 Ekim’deki (7 Kasım) son darbeyi vuracak ve ayaklanmayı hazırlayacak olan Askeri Devrimci Komite kuruldu.

10 Ekim’de Bolşevik Partisi Merkez Komitesi, Zinovyev ve Kamenev’in 2 red oyuna karşılık 10 olumlu oyla ayaklanmayı örgütleme kararı aldı. Bolşevik partisinin ilk Politik Bürosu seçildi. Bu kurulda Bubnov, Kamenev, Lenin, Sokolnikov, Stalin, Troçki ve Zinovyev görev almıştı.

13 Ekim’de Sovyetler, 2. Tüm Rusya Kongresinin toplanması için çağrı yaptı. Kongrenin toplanacağı gün Bolşeviklerin hükümete karşı asıl darbeyi indirmeye karar verdiği gündü: 25 Ekim (7 Kasım)

23 Ekim’de hükümet, Petrograd’ın en stratejik yerlerinden birinde konuşlanmış bulunan Avrora kruvazörüne Neva nehrini terk etmesini emretti: Kruvazör mürettebatının yanıtı ret, yani isyandı.

24 Ekim’de hükümet, Bolşeviklerin yayın organı Pravda’yı ve sovyetin yayın organı İzvestiya’yı yasaklayıp basıldıkları matbaayı kapattırdı. Askeri Devrimci Komite matbaayı yeniden açtı.

25 Ekim günü hükümet merkezi olan Kışlık Saray, Antonov-Ovseenko önderliğinde ve Askeri Devrimci Komite’ye, yani Petrograd Sovyeti Başkanlığı’na bağlı milis güçleri tarafından ele geçirildi.

Lenin tekrar yeraltından çıkarak Petrograd sovyetinde yeniden gözüktü. Tüm Rusya Sovyetlerinin İkinci Kongresi, 343’ü Bolşevik 675 delege ile toplandı. Bu aynı zamanda ilk başarılı proleter devriminin sorumluğunu üstlenen sovyet cumhuriyetinin doğacağı kongreydi.

Kongre «Rusya’nın işçileri, askerleri ve köylülerine»hitaben yayınladığı çağrıda ayaklanmayı onayladı. Bütün İktidar sovyetlerin eline geçmişti; geriye eski devlet aygıtının ve karşı devrimci direnişin kırılması kalıyordu. Komünistlerin ve işçi sınıfının önünde hala aynı iş duruyor.

Komünist Bir Dünyanın Kuruluşuna Önderlik Edecek Devrimci Partiyi Yaratacağız!

Paylaş