[Bu yazı Komünist KöZ Gazetesi’nin Aralık 2011 tarihli özel sayısında yayımlanmıştır.]
1938 Dersim’de dökülen kan iki sene sonra bir kez daha gündemde. Konunun gündeme gelişi de iki yıl önceki gibi oldu. Bugün konuyu tartışma zeminine CHP milletvekili Hüseyin Aygün’ün Dersim konusu ile ilgili olarak Zaman gazetesi ile yaptığı mülakat soktu. İki yıl önce de konuyu dönemin CHP vekillerinden Onur Öymen’in mecliste yaptığı konuşma sokmuştu. Farklı açılardan olsa da gündem edilen Dersim meselesini gündeme asıl taşıyıp öne çıkaran ise iki yıl önce olduğu gibi bugün de AKP oldu.
Görünüşte AKP CHP’yi sıkıştırmak istiyor. Dersim meselesinin bir kez daha aynı şekilde gündeme gelmesi karşısında yapılan değerlendirmeler genellikle sorunu AKP ile CHP arasında bir sorun olarak ele alıyor. AKP’nin CHP’nin iç tartışmalarını fırsat bildiği CHP’nin kanlı tarihini, İsmet İnönülü baskı dönemini CHP’ye karşı kullandığı sık sık tekrarlanıyor. Kimileri bu yüzden AKP’yi samimiyetsizlikle suçluyor, kimileri ise AKP’nin Dersim gelişmelerini iki parti arasındaki bir kayıkçı kavgası olarak nitelendirip, bir an önce bu meselenin gündemden düşmesini bekliyor.
AKP CHP’yi Dersim’le sıkıştıramaz… Dersim meselesini gündeme taşıyan AKP’nin hesabının CHP ile olduğunu sananlar yanılıyorlar. AKP Dersim’de dökülen kanı kullanarak CHP’yi sıkıştıramaz. Böyle bir girişimde bulunursa da bu silah sonunda döner AKP’yi vurur. Zira bugün CHP’lilerin de haklı olarak belirttiği gibi Dersim’deki uygulamalar rejim içindeki bir partinin savunduğu politikalar değil, bir bütün olarak rejimin politikalarıdır. Türk Devleti varlığını ve sürekliliğini bu politikalara borçludur. Bu politikaların mimarı İsmet İnönü, Celal Bayar ve elbette kendine Türklerin atası ismini layık gören Mustafa Kemal’dir. Bu bakımdan Dersim konusunda CHP’yi sahiden sıkıştırmaya yönelik her girişim Türkiye Cumhuriyeti’nin payandası olan yalanlara ve isimlere toslayacaktır. Böyle bir girişimde bulunmanın bindiği dalı kesmek anlamına geleceğini ise en iyi AKP hükümetinin kendisi bilmektedir. Bu bakımdan AKP’nin Dersim’i gündeme getirişindeki hesapları başka yerde aramak gereklidir.
AKP KCK operasyonlarının üzerini örtmek için Dersim meselesini gündem etmektedir. Dersim’in iki yıl önce gündeme gelişiyle şimdiki gündeme gelişi arasındaki asıl benzerlik başka yerdedir. AKP Dersim’i tam da emekçilere ve ezilenlere yönelik saldırıların tavan yaptığı dönemlerde gündem etmektedir. 2009 Kasımı’nda Dersim tartışmalarının yükselişi ile DTP’ye yönelik baskıların artması, DTP’nin kapatılması ve DTP’li belediye başkanlarının tutuklanması paralel bir şekilde gelişmişti. Şimdi ise Dersim tartışması yine KCK operasyonlarının ve tutuklamalarının hız kazandığı bir dönemde gündeme geliyor. İki yıl önce DTP’yi kapattıran AKP şimdi de KCK operasyonları adı altında BDP’yi kıskaç içine alma gayretinde.
1938’in CHP’si ile 2011’in AKP’si arasında bir fark yoktur. Tayyip Erdoğan CHP’nin Dersim olaylarındaki rolünden söz ederken o dönemin CHP kafası ile bu dönemin CHP kafasının aynı olduğunu söylerken haklı. Yalnız bir şeyi unutuyor: 2011’de KCK operasyonlarını düzenleten AKP’nin kafa yapısı da 1938’de Dersim’e tümen tümen asker yollatanlardan farklı değil. 1938 yılında CHP Dersim’de bir başkaldırıyla hesaplaşıyordu. On binlerce Dersimliyi süngülerken Ekim Devrimi’nin tetiklediği 1921 Koçgiri isyanının son kalıntılarına da darbe vurma peşindeydi. Yetmiş küsur yıl sonra aynı karşı devrimci rolü bu sefer AKP üstleniyor. Tunus’tan Suriye’ye uzanan Arap Baharı’nın Türkiye’ye uzanmasını engelleme kaygısıyla karşı devrimci bir operasyon başlatıyor. AKP sokakları tümüyle emekçilerden ve ezilenlerden temizlemek için yeni yasalar çıkararak gözaltına alınan çocukları ana-babalarından uzaklaştıracak, yeni Sabiha Gökçenler devşirme umuduyla yetiştirme yurtlarına verecek yasalar çıkartıyor. Dersim’deki göstermelik özrüyle demokrat maskesini takmaya çalışan AKP bugün aynı tedip mantığını uygulayarak kendisine başkaldıran her kesimi hizaya çekmek istiyor.
Dersim konusunda bugün AKP’yi alkışlayanlar, AKP’nin saldırılarının suç ortaklarıdır. Zira AKP kendini demokrat olarak gösterdiği oranda emekçilerin ve ezilenlerin üstüne daha pervasız bir şekilde saldırmaktadır. Bugün Dersim konusunda AKP’nin attığı adımı “cinin şişeden çıkması” yahut kemalizme vurulmuş bir darbe olarak gösterenler AKP’nin kendini demokrat olarak pazarlamasını ve gerici saldırılarını sürdürmesini mümkün kılmaktadır. AKP’yi Dersim konusunda alkışlayanlar Türk devletinin temellerini oluşturan Kemalist politikaların bugünkü sürdürücüsü AKP’ye destek sunanlardır.
Kemalizmle hesaplaşmak AKP’nin değil emekçilerin ve ezilenlerin ortak muhalefetinin harcı olabilir. Zira ancak emekçiler ve ezilenler Dersim’deki askeri operasyonların þu ya da bu politikacı değil, karşı devrimci Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu tarafından planlandığını söyleyebilir. Ancak emekçi ve ezilenlerin muhalefeti Türk Devleti’nin ezilenlerin kanıyla kurulduğunu söyleyebilir. Ancak emekçiler ve ezilenlerin muhalefeti bugünkü KCK operasyonlarının yine aynı karşı devrimci mantıkla, olası bir başkaldırının önünü kesmek için yürütüldüðünü söyleyebilir. Ancak bunlar söylendiğinde Dersim konusunda göstermelik değil sahici politik bir tutum takınılmış olur.
Kemalizmle ancak kitlesel ve eylemli bir savunma hattı örülerek hesaplaşılabilir. AKP devletin kemalist temellerinin bugünkü bekçiliğini üstlendiğine göre kemalizmle hesaplaşmak için öncelikle AKP’nin karşısına çıkmak, meydanı CHP’nin sahte muhalefetine bırakmamak gerekli. AKP bugünkü saldırılarını emekçilerin sokağa çıkmasını engellemek, ezilenleri örgütlerinden mahrum bırakmak için yürütüyor. Tam da bu nedenle AKP’yi geriletmek ve kemalizmle hesaplaşmak için tutuklama saldırılarına pabuç bırakmadan emekçilerin en geniş ve kitlesel savunma hattını örmek şart.
Kemalizmin Hesabını Düzen Partileri Değil Emekçiler Görecek!