Burjuvazi Cephesinde Durulmayan Sular MHP İçin Elverişli Bir İklim Yaratıyor

0

[Bu yazı Komünist KöZ Gazetesi’nin Kasım 2007 tarihli özel sayısında yayımlanmıştır.]

22 Temmuz öncesinde KöZ Amerikancı AKP’nin seçimlerden güçlenerek çıktığı takdirde, hayalperest Kürt liberallerinin sandığının aksine yeni kurulacak hükümetin Kürtlere yönelik bir saldırı hükümeti olacağının altını çizmiş, bu tespitine ilişkin de iki neden göstermişti. Bunlardan birincisi emperyalistler ve onların Türkiye’deki uzantıları arasındaki rekabet ve bu rekabetin siyasi yansıması olan AKP ve Kemalistler arasındaki dalaşmaydı. KöZ, halihazırdaki güçler dengesinden memnun olmayan Kemalistlerin, hasımlarını sıkıştırmak için terör kartını kullanacağını, AKP’yi Kürt sorununda yeterince saldırgan davranmamakla suçlayacağını, AKP’ninse inisiyatifi eline alıp bu tür saldırıları etkisiz bırakmak için Kürtlere karşı Genelkurmayı rahmetle aratacak bir hatta ilerleyeceğini ifade etmişti. KöZ aynı zamanda Kürt ulusuna yönelik saldırıların Amerika’nın Orta Doğu’da izlediği “tavşan kaç tazı tut” politikalarıyla da bağdaştığını, Türkiye cephesinden yükseltilecek şovenist kampanyaların ABD’nin, Türkiye’nin askeri müdahalesi tehdidini kullanarak Güney Kürdistan’ı Irak’a daha sıkı bir şekilde bağlamasına hizmet edeceğini de belirtmişti.

Öte yandan KöZ AKP’nin karşısına çıkarılan CHP-MHP koalisyonunun bir gericiliğin karşısına dikilen bir başka gericilik olduğunu ve bu koalisyona verilecek desteğin en çok MHP’nin güçlenmesine hizmet edeceğine dikkat çekmişti. Nitekim hem seçimlerde hem de sonrasında seçim öncesinde yaratılan gerici dalgadan en çok MHP’nin yararlandığını görmek için çok beklemeye gerek kalmadı.

Seçim sonrasında yaşananlar KöZ’ün bu öngörülerini doğruladı. Seçim sonrasında başlayan, asker ve sivil Kemalistlerin devlet içindeki ayrıcalıklarını törpülemek için gündeme gelen anayasa değişikliği tartışmalarından beri Kürt sorunu, terör sorunu olarak daha fazla gündeme geliyor. Gerek AKP gerekse de Kemalistler PKK bahanesiyle Güney Kürdistan’a karşı dozu gittikçe artan bir kampanya yürütüyorlar. Öyle ki liberaller tarafından Türkiye’de burjuva demokratik devrimi tamamladığı için kutsanan AKP, milli birlik ve bütünlüğün korunmasının teminatını Orhun Anıtları’nda buluyor. Daha dün AKP’ye karşı laiklik çığlıkları atanların yanında yürüyen MHP’li faşistler tekbir sesleriyle sokaklarda boy gösteriyor. Sahte laiklik savunucuları da seslerini çıkarmıyor. Ancak düzen güçleri arasındaki bu çekişme kendi içinde paradoksal sonuçlar üretmekten de geri kalmıyor. Zira Amerika’nın Türk ordusunu frenlediği koşullarda pompalanan tüm bu milliyetçilik ve Kürt düşmanlığı asıl olarak devletin aczini sergilemekten başka bir işe yaramıyor. Burjuvazinin tüm yayın organları ve devletin tüm sözcüleri Kürtlere, özelde ise Barzani’ye yönelik tehditler savuruyorlar. Amerika ise, kendi çıkarları gereği bunu istemeden önce, Türkiye’nin sınırı geçmesine izin vermiyor; böylelikle Türkiye’nin egemenlerinin içeride kamuoyu oluşturmak için pompaladıkları milliyetçilik, onların kendi ayaklarına dolanmaya başlıyor. Burjuvazinin, farklı kesimlerinin ve onların uşaklarının rekabeti nedeniyle içine düştüğü bu acz ise burjuva siyaset sahnesinde özerk bir siyasi aktör olarak duran faşist MHP’nin istismar etmesine müsait bir siyasi iklim yaratıyor. Nasıl seçim meydanlarında atılan ipler MHP’nin güçlenmesine yaramışsa bugün yürütülen milliyetçi kampanya da MHP’ye daha fazla cesaret veriyor. Faşist partinin kendi hesapları doğrultusunda daha pervasız bir biçimde hareket etmesine yol açıyor. Tüm bu gelişmeler sadece burjuvazinin klikleri arasındaki mücadeleden emekçilerin lehine hiçbir şeyin çıkmayacağını değil aynı zamanda faşizmi şu veya bu burjuva fraksiyonunun değil savaşan işçilerin geriletip alt edeceğini bir kez daha gösteriyor. 

Sahte Laiklik Savunucularının Maskesi Çabuk Düştü! 

Cumhuriyet mitingleriyle doruğa çıkarılan gericiliğin iç yüzünün görülmesi için çok beklemeye hacet kalmadı. Son günlerde asker cenazeleri bahanesiyle gelişen saldırılar aynı zamanda Kemalistlerin sahte laiklik savunuculuğunu görmek için ibret alınacak bir tablo ortaya koydu. Dün Hayrünnisa Hanımın türbanını bahane ederek «şeriat geliyor» diye feryat koparanlar bugün sokaklarda tekbir getirerek etraflarındakini tekbir getirmeye zorlayarak terör estiren seçim müttefikleri karşısında suspus olmuş durumdadır. Atatürkçü Düşünce Derneği vb. kurumlar dut yemiş bülbül gibidirler. Sanki bugün kendini gösteren hareket AKP’’nin temsil ettiği gericilikten daha masum bir hareketmiş gibi, dünkü seçim ortaklarını susuş kumkuması halinde izlemektedirler. Buna karşılık, seçim döneminde yaratılan girdaba kapılarak emekçileri de bu girdabın içine çekmeye yeltenen sendika bürokratları ve kimi sözde solcular da şimdi işçileri desteklemeye çağırdıkları gerici koalisyonun asıl unsuru olan faşistler kendilerine saldırmakta iken dehşetle karışık bir şaşkınlık içindedir. Bugün kendini gösteren faşist saldırıların neye benzediğini en çok geçmişte Kemalistlerin hazırladığı zemin üzerinde faşistlerin katliamlarına uğrayan Aleviler hatırlamaktadır. Bugün bir kez daha Kemalistlerin döşediği yoldan yürümekte olan hareketin neye benzediğini en yakından tanıyanların başında ezilen Alevi emekçiler gelmektedir. Bugün komünistlerin ödevleri arasında bu faşist saldırılara karşı emekçileri uyarırken Kemalistlerin düşen maskesinin ardındaki gericiliği teşhir etmeyi sürdürmek, özellikle de Kemalistlerin ve CHP’nin dümen suyunda emekçileri burjuvazinin iç dalaşında bir gericiliğe karşı bir başka gericiliğin kuyruğuna takan oportünistlerin maskesini düşürmek de vardır.

Bununla birlikte elbette komünistler kasapla çobanın karıştırılmasına izin vermemekle de yükümlüdür. Tabir uygunsa kasap bıçaklarını bilerken sürüyü mezbahaya götüren çobanı hedef almak vahim bir hata olur. Ama faşist gericiliğe karşı emekçilerle ezilenlerin en geniş ve sıkı dayanışmasını yaratırken bu saflara Kemalistlerin bulaşmasına engel olmak için de yeni deneyimlere ihtiyaç olmadığı açıktır. 

Faşist Saldırıların Bilançosu 

Yüksekova’da 15 askerin ölmesiyle sonuçlanan çatışmanın ardından burjuva medya tarafından yaratılan siyasal atmosfer içinde faşistler de kendilerine zemin buldu ve faşist saldırılar bir anda her tarafa yayıldı. Saldırılar yoğun olarak DTP binalarına yönelik oldu. DTP’nin İstanbul, Ankara, Bursa il örgütleri saldırıya uğrarken, Manisa, Mersin il örgütlerine başarısız girişimler oldu. Ayrıca İstanbul Fatih, Bahçelievler, Şirinevler, İzmir Buca, Gaziemir ve Antalya Manavgat ilçe binaları da tahrip edildi. Kimi yerlerde ise DTP’li olsun olmasın Kürtlere dönük saldırılar oldu. Bursa Kemalpaşa’da Kürtlerin bulunduğu bir kahveye silahlı saldırıda bulunuldu, 3 Kürt yaralandı. Yine Bursa’da yoğunluklu olarak Kürt esnafının bulunduğu Muhacir Pazarı’na giren faşistler, pazar yerini talan etti. Fevzidede ve Atariye mahallelerini ablukaya alan yüzlerce faşist, iki Kürt ailenin evini yaktı. Erzurum’da da Gülahmet Caddesi, Tahtacılar Caddesi, Havuzbaşı Semti’ndeki Kürt esnaflara ait çok sayıda işyeri saldırıya uğradı. Ancak bu saldırı sadece Kürtlerle sınırlı kalmadı camına bayrak asmayan esnafa da yayıldı. Dilmenler Firması’nın İzmir’den Mardin’e sefer yapan iki yolcu otobüsü Afyon çıkışında kalabalık bir grubun saldırısına uğradı ve camları büyük oranda kırıldı. Malatya otogarında da Vanlı oldukları belirtilen 3 kişi 300 kişilik bir faşist grup tarafından linç edilmek istendi.

Ancak söz konusu hareketin hedefinde sadece Kürtlerin olmadığını genel olarak emekçilerin ve solun her türlü örgütlü mevzilerine dönük saldırılar olduğunu gözlemlemek mümkündü. Aynı hareket tarafından Ankara Batıkent Halkevi kurşunlandı, Mersin’de SDP, Samsun’da TKP ve Haklar ve Özgürlükler Cephesi binaları taşlandı, Zonguldak’ta TKP il başkanlığı binasının kapısı kırıldı. Bursa’da faşistler Temel Haklar ve Özgürlükler Derneği’ne baskın düzenledi, dernekte bulunan 11 kişi 4 saat boyunca polis gözetiminde linç tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Ümraniye Örnek Mahallesi’nde toplanan kalabalık bir faşist grup 1 Mayıs Mahallesi’ne doğru yürüyüşe geçti. Ayvalık’ta ise Muhtarlar Derneği ve Afrikalılar Derneği faşist saldırılardan nasibini aldı. 

Paylaş