Bolşevizmin Emperyalizm Hakkındaki Dersleri Hasıraltı Edilerek Emperyalizme Darbe İndirilemez

0

[İran ve İsrail’in birbirine saldırıları sonrası yoğunlaşan emperyalizm/antiemperyalizm tartışmaları vesilesiyle paylaşmak istediğimiz, Irak Savaşı günlerinde kaleme alınan bu yazı Proleter Devrimci Köz gazetesinin Mayıs 2003 tarihli 7. sayısında yayımlanmıştır.]

ABD ve müttefiklerinin savaştan yenik, hiç değilse yara alarak çıkması, elbette dünya işçi sınıfının çıkarınadır. Ama bu durumu emperyalizmin yenilgi alması, proletaryanın ve ezilen halkların zafer kazanması olarak tanımlamak için o kadar acele etmemek gerekir.

Ne zamandan beri emperyalizm herhangi bir güç tarafından ve herhangi bir yoldan yenilgiye uğratılıyor?  BAAS’ın damgasını taşıyan gerici burjuva diktatörlüğünden bağımsız, bir tek örgütlenmesi bile olmayan “Irak halkının” Koalisyon’a askerî bir darbe vurması nesnel olarak emperyalizmin darbe alması anlamına gelir mi?

Bu soruları sormak ve yanıtlamak gerekir. Ama yanıt ararken, arzu ve özlemlerden ziyade, bolşevizmin sınıf mücadelesinin deneyimlerinden süzülmüş derslerini akılda tutmak gerekir. Bunların başında, emperyalizmin şu ya da bu hükümet tarafından benimsenip bir başkası tarafından reddedilebilecek bir politik tutum olmadığının kavranması gelir.

Emperyalizm kapitalizmin en yüksek aşamasıdır; finans kapitalin en yoğun olduğu ve temerküz ettiği (merkezîleştiği) devletlerin yön verdiği hiyerarşik ve eşitsiz biçimde örgütlenmiş bir dünya sistemidir. Bu devletler, zaten tümüyle paylaşılmış olan dünyayı kendi aralarında tekrar tekrar paylaşmak ve hiyerarşideki konumlarını değiştirmek için bazan birbirleri ile anlaşmalar yaparlar,  bazan birbirleriyle savaş raddesinde çatışmalara girerler. Bu çatışmanın ve pazar kavgasının, «pazar ekonomisi» de denilen kapitalizm ortadan kaldırılmadan sona ermesi mümkün değildir. Bu nedenle emperyalizm çağı aynı zamanda emperyalistler arası paylaşım kavgasının damga vurduğu savaşlara gebe bir çağdır.

Hatırda tutulması gereken ikinci ders, emperyalizm çağının aynı zamanda kapitalist üretim ilişkilerinin en yüksek gelişme aşamasını ifade ettiğidir. Emperyalizm kapitalizmin en yüksek ve son evresidir. Bu aynı zamanda bir çöküş evresi demektir. Ama bu saptama, ne emperyalizm evresinde sermaye düzeninin kendi kendine çökeceği anlamına gelir; ne de emperyalistlerin birbirlerine vurdukları darbelerin sonucunda emperyalizmin darbe aldığını söylemek doğru olur. Emperyalizm kendi krizleri nedeniyle kendiliğinden çökmeyeceği gibi, emperyalistlerin it dalaşı içinde birbirlerine vurdukları, yahut vurdurdukları darbeler de emperyalizmin darbe alması olarak görülemez. Emperyalizm ancak sermaye egemenliğine son verecek olan proleter devrimleri sayesinde çökertilebilir.

Bu iki dersten çıkarsanan üçüncü ders, emperyalizm çağının aynı zamanda proleter devrimleri çağı oluşunun saptanmasıdır. Komünistler emperyalizme kayıtsız şartsız karşı duran tümüyle ve sonuna kadar emperyalizme karşı olan bir tutumu benimser. Bunun gereği, ve ilk adımı emperyalizmin boyunduruğu altındaki bütün ulusların kendi kaderlerini tayin hakkını kayıtsız şartsız tanımaktır. Bu nedenle, emperyalizm çağının kavranması ile birlikte «bütün ülkelerin işçileri ve ezilen halklar birleşin!» şiarı öne çıkarılmıştır. Komünistler kendilerinden bağımsız ulusal kurtuluş hareketlerini de emperyalizme darbe vuran hareketler olarak desteklerler.

Ulusların kendi kaderini tayin hakkını kayıtsız şartsız tanıyan ve emperyalizme kayıtsız şartsız karşı çıkan komünistlerin herhangi bir ulusal hareketi bilfiil desteklemek için kayıt ve şartları vardır. Bir emperyalist devleti yahut ittifakı güçlendirmeden emperyalizme darbe indirilmesinin asgari koşulu anti-emperyalist nitelikte olan ve anti-komünist olmayan bir ulusal devrimci hareketin varlığıdır.

Emperyalizm çağının kavranışından bolşeviklerin çıkardığı sonuncu ve en sık unutulan ders de bu sorunla ilgilidir. Can çekişen kapitalizmin varlığını sürdürebilmek ve amansız bir paylaşım kavgasından kazançla çıkabilmek için, sermaye düzeninin efendileri emperyalist sömürünün kırıntıları sayesinde dünya işçi sınıfının bazı kesimlerini veya ulusal kurtuluş hareketlerini kendilerine bağlar veya düzenin sınırları içinde kalmalarını sağlarlar. Çöküş evresinde sermaye düzeninin varlığını koruyabilmesinin öznel nedenlerinden biri, dünya işçi hareketinin ve ezilen ulusların devrimci bir önderlikten mahrum olması ise, bir diğeri de bu önderliği ikame ederek bu hareketlerin emperyalizmin sınırları çerçevesinde kalmasını, yahut emperyalist paylaşım kavgalarında taraf olmalarını sağlayan oportünist akımların varlığıdır. Oportünizme karşı mücadele sermaye egemenliğine ve bu egemenliğin en son evresini ifade eden emperyalizme karşı mücadelenin esaslı bir parçası olmak zorundadır.

Birinci emperyalist paylaşım savaşının Ekim Devrimi’nin damga vurduğu bir süreçte sona ermesinden beri bolşevizmin bu dersleri de günden güne daha az hatırlanmaktadır. Bu derslerin gözden kaçırılması da bir unutkanlık sonucu değildir. Bu dersler günlük hesapların peşinde ve başka siyasal akımların kuyruğunda siyaset yaparken rafa kaldırılır genellikle. Günlük çıkarların peşinde oportünist bir tutumla, bu dersler bir kez rafa kaldırıldılar mı, bunu yapanlar tarafından bir daha geri indirilmeleri de mümkün değildir. Çünkü bolşevizmin kılavuzunu rafa kaldırmayı teşvik ve telkin eden oportünizm ile bolşevizm yan yana barınamazlar. Oportünizmin bolşevizm tarafından alt edilmesi gerekir. Bolşevizmin derslerinin hasıraltı edilmesi de oportünizmin bir zafer kazanması demektir. Bu nedenle oportünizmin işçi hareketi ve ulusal kurtuluş mücadeleleri üzerindeki etkisi kırılmadan ve anti-emperyalist mücadelelerin oportünistlerin dümen suyunda gelişmesinin önüne geçilmeden emperyalizmi alt etmek veya ona darbe indirmek mümkün değildir.

Paylaş