Bu yazı Ağustos 2001 tarihli KöZ Gazetesi 16. sayısında yayımlanmıştır.
“Biz Bu Dünyadan Değiliz! Burada, bu dünyada devletlerden ve silahlarından, zenginlerden ve yalanlarından, yoksullardan ve sefaletlerinden başka bir şey yok. Burada, doğru hareket etmenin, temiz bir yürekle hareket etmenin yolu yok. Burada, içine kar zarar korkusu, güç elde etme arzusu girmeden yapabileceğiniz bir şey yok.
Burada hanginizin diğerine “üstün” olduğunu bilmeden, ya da kanıtlamadan bir başkasına “günaydın” bile diyemezsiniz.
Burada diğer insanlara kardeş gibi davranamazsınız, onları kullanmanız ya da aldatmanız, onlara emretmeniz ya da itaat etmeniz gerekir.”
Bu dünyada seslerinizin, renklerinizin ve gözlerinizin üstüne birer barkod yapıştırırlar. Ve artık burada, bu dünyada, acılarımızı yüreklerimizden, korkularımızı gözlerimizden silmek için, seslerimizdeki ve gözlerimizdeki kirleri temizlemek için ayağa kalkıyoruz. Biz acı çekenler, biz umuttan yoksulluktan ve kardeşlikten doğanlar. Biz zafer vaad etmeyenler, biz tarih boyunca yenilenler, biz güce ve iktidara tapmayanlar, biz çalışanlara, işsizlere, kadınlara, erkeklere, çocuklara, gençlere, doğaya ve özgürlüğe inananlar. Biz karşılıksız gülenler; biz, yeni sularda yeni umutlar arayanlar. Biz elleri boş, yürekleri umutla dolu olanlar…
Duymak isterseniz eğer, tek bir şey söylüyoruz; Başka Bir Dünya Mümkün!”
Türkiye’deki Cenova İnisiyatifi Toplantı çağrısı. Ve şöyle deniyordu:
“Başka Bir Dünyanın Mümkün” olduğuna inanan, ve bu başka dünyayı mümkün kılacak en önemli unsurun farklılıkların biraradalığı olduğunu savunan, bağımsız yerel inisiyatiflerle oluşturulacak bir zeminde yer alarak kampanyaya kendi rengini katmak isteyen herkesin desteğini bekliyoruz.”
Beklendiği ve istendiği gibi oldu da. Cenova eylemleri tam da yukardakine uygun biçimde gerçekleşti Peki ama farklılıkları birarada oldukça güçlü olan Küreselleşme karşıtları kimlerdi? Bu «mümkün olan başka bir dünya» nasıl bir dünyaydı?
Cenova’da Kimler Vardı, Ne İstiyorlardı?
Tutte Biance küreselleşme karşıtı bir gruptu. “Meta ve sermaye için değil insanlar için küreselleşme!” diyenler de vardı. Onlar dünyada küreselleşen bir kapitalizm istemiyorlardı.
Dünya Vahşi Yaşamı Koruma Fonu da başka bir dünya istiyordu. Onun dünyasında işçiler on dört saat çalıştırılabilirdi, sekiz yaşında çocuklar makine başında sabahlayabilirdi belki, ama vahşi yaşam mutlaka korunmalıydı.
Yeşilcilerden Legambiente ve Lilliput da başka bir dünya istiyordu. Onların dünyasında da işçiler, evden işe işten eve bir bitkisel hayat yaşamasında bir mahsur yoktu; ama bitkilerle börtüböcek illa ki korunmalıydı.
ATTAC da Cenova eylemine katılan örgütlerdendi. “Mali Spekülasyondan vergi alınsın!” diyordu bunlar. Böylece üretim yapan kapitalistlerin güçlenmesini, paradan para kazanmak üzere rantiyelik yapan kapitalistlerin önünün kesilmesini istemiş oluyorlardı. Ama ATTAC gibiler açısından ücretli emeğe dayalı sömürü düzeninin değişmesi söz konusu bile değildi; bunu rüyalarında görseler kabus diye uyanırdılar. Çünkü onların değirmeninin suyu buradan gelmektedir. Üretken emeğin sömürüsü arttıkça elbet asalaklara düşen pay da artmış olurdu. Onların dünyası işçilerin gönüllü olarak sömürüldüğü ve sınıf mücadelesini kızıştırarak kapitalist sömürü düzeninin istikrarını tehdit etmediği bir dünyaydı. Ama ne geçmişte böyle bir dünya vardı; ne de gelecekte olacak!
Cenova’da “Borçlar İptal Edilsin!” diyenler de vardı. Bunlar sömürge ülkelerin emperyalistlere bağımlılığını borç ilişkisine dayalı bir bağımlılık zannediyorlardı. Yani kendilerinin sahip oldukları ve bugünlerde kaybetmekten endişe duydukları ayrıcalıkların emperyalist sömürü mekanizması ile ilişkisi olmadığını zanneden buna inanılmasını isteyenlerdi bunlar. Burjuva hukuku çerçevesinde, herkes eşit koşullardaymış gibi eşit haklara dayalı centilmence rekabeti, serbest ticareti savunuyorlardı. Yani eşit olmayana eşit muamele yapılsın herkes kaderine razı olsun demiş oluyorlardı. Bunların istediği sömürgecilik ve yağma ile emperyalist metropollerde toplanan sermayenin yerinde kalması, geçmişin unutulmasıdır. Sömürgecilik ve emperyalist yağmayla açlık ve sefaletin kucağına atılan ülkelerle bu yağma sayesinde palazlananların eşitmiş gibi kabul edilmesini istemektedirler.
Cenova’daki eylemlere “Neoliberalizme hayır!” diye katılanlar ise «daha insaflı bir kapitalizm istiyoruz, sosyal devlet istiyoruz» diyorlardı. Bu talep emperyalist sömürüden metropollerdeki işçi sınıfının ayrıcalıklı kesimlerine ve yeni küçük burjuvaziye, yani asalaklara daha fazla pay ayrılsın demekti.
Eyleme katılan İtalyan Komünist Yeniden Oluşum Partisi gibi partiler de bu eylemlerin seçim sandığına yansıması için gayret etmekteydi. Elbette Cenova eylemleri daha yumuşak bir kapitalizm isteyen reformistler için, sosyal devlet savunuculuğu yapanlar için biçilmez kaftandı.
“Dünyamızı geri istiyoruz!” “Kapitalizm öldürür kapitalizmi öldürün” gibi, sanki devrimci bir içerik taşıyormuş gibi söylenen ve öyle algılanan sloganlar da Cenova eylemlerinin en göze batan sloganlarıydı. Oysa bunlar sınıf mücadelesinin üstünü örten sloganlardı. Çünkü sınıf mücadelesi başka bir dünya ütopyası için değil, siyasi iktidarın ele geçirilmesi için yapılır. Siyasi iktidardan söz etmeden iktidar hedefini öne çıkarmadan başka bir dünya istemek bu dünyanın efendilerinden dünyayı düzeltmelerini istemek demektir. Cenova’da ve her tür toplumsal muhalefet eyleminde yapılan budur.
Nitekim Cenova eylemlerinde bütün grupların bir ağızdan haykırdıkları sloganların başında «Başka Bir Dünya Mümkün!» geliyordu. Ama herkesin kafasında farklı bir dünya vardı, hele bu ütopyaya gidiş yolları konusunda farklılık ve çeşitlilik daha da fazlaydı.
Biz başka bir dünya istemiyoruz! Bu dünyayı istiyoruz; kırıntılarına da razı değiliz. Çünkü dünyanın bugüne kadar gelmesini ve her gün yeniden üretilmesini sağlayan bizleriz! Bu dünyadan olmayanlar değil, bu dünyanın lanetlileri, kendilerini tüketerek dünyayı üretenler ayağa kalktıklarında ve egemen sınıf haline geldiklerinde komünist bir dünyanın önü açılmış olacak. O zaman başka bir dünyaya, öbür dünyaya gönderilecek olan da ücretli emeği köleleştiren sermaye olacak. O zaman hala başka bir dünya arayanlar olursa, onlar da aynı yere gitme özgürlüğünden mahrum olmayacaklar; Cenova’dakiler hariç değil!