Anamuhalefet Rolünü Üstlenmek İçin HDP’yle Sınırlı Olmayan Sol Blok, Cumhurbaşkanı Adayı Demirtaş

0

Bu yazı KöZ Nisan 2018 sayısında yayımlanmıştır.

1 Mayısa Baskın Seçimler Damgasını Vuracak. Türkiye referandumdan beri bir seçim ikliminin içerisindeydi. Belediye başkanlarının görevden alınmasından Afrin operasyonuna, Erdoğan tüm adımlarını yaklaşan seçimlere hazırlık için atıyordu. Bahçeli’nin erken seçim hamlesi ise süreci hızlandırdı. Erdoğan’ın bu hamleye olumlu yanıt erken seçimi muhalefeti sıkıştırma amaçlı baskın seçime dönüştürdü.

Erdoğan Geriliyor. 16 Nisan’da şaibeli referandumu kazanmak Erdoğan’ı rahatlatmadı. O günden beri hükümet kurmak için gerekli yüzde elli artı biri nasıl bulacağını kara kara düşünüyor. Anayasa değişiklikleri ve başarısız referandum sonucu Erdoğan’ın manevra kabiliyetini yitirip tümüyle MHP’nin politik çizgisine teslim olmasına yol açtı. Afrin macerası Erdoğan’ın oylarını bir gram arttırmadı.

Erdoğan’ın Seçimleri Ertelemeye İhtiyacı Var. Erdoğan, bindiği dalı kesmeyecek bir HDP’yi meclisin dışına atamayacağını biliyor. Kendi partisi içindeki hizipler dalaşını sonlandıracak bir seçim zaferi kazanamayacağının da farkında. Yaklaşan seçimlerde meclisteki çoğunluğu yitirmekten korkuyor. Hal böyle olunca seçimleri öne almaya değil ertelemeye ihtiyaç duyuyor.

Baskın Seçimler Cumhur İttifakı’nın Çatırdadığının Habercisi.Tıpkı referandum kararında olduğu gibi erken seçim kararı alınmasında da inisiyatif Bahçeli’de. Bu yüzden ‘’ekonomi kötü gittiği için Erdoğan seçim kararı aldı’’ gibi, süreçte inisiyatifin Erdoğan’da olduğu yanılsamasını uyandıran yorumlardan kaçınmak gerekir. Erdoğan’ın aksine Bahçeli’nin seçim kaybetmekten korkusu yok. Bahçeli devlette kadrolaşma derdinde. Erdoğan’ı ne kadar zora sokarsa onu kendisine daha da bağlayacağını biliyor. Sıfır çekeceği bir yerel seçimden sonraki bir seçim ittifakının, kendisinin pazarlık payını düşüreceğinin de farkında. Bu yüzden Erdoğan’ı  uçurumun dibine sürükleyecek erken seçim hamlesini yaptı. MHP ile ittifakına son veremeyen Erdoğan’ın elinden gelen tek şey seçim tarihini muhalefeti sıkıştıracak şekilde öne almak oldu.

Baskın Seçim En Çok CHP’ye Zarar Verecek.Erdoğan’ın asıl amacı Akşener’i devre dışı bırakmak olsa da, asıl hasar başka yerde gerçekleşti. Seçimlere giderken, Amerikancı muhalefetin ana aktörü olan CHP bir ucunda Saadet Partisi ile İyi Parti’nin, diğer ucunda da HDP’nin bulunduğu bir koalisyonu kurmak için ittifak görüşmeleri yapıyordu. Beri yandan da kendi partisinin ulusalcıları ile sol-liberal kanadı arasındaki dengeyi bulmaya çalışıyordu. Baskın seçim kararı, bu ittifak ve ikna görüşmelerini sekteye uğratacak; aynı zamanda CHP içindeki merkezkaç eğilimleri arttıran bir etki yaratacaktır.

İYİ Parti ve Saadet CHP kadar zarar görmeyecek. Zira Erdoğan’ın MHP ile ittifakı onun geleneksel seçmen tabanının da altını oymakta ve bu kesimlerin İyi Parti ve Saadet’e kaymasını hızlandırmaktadır. Aynı zamanda Erdoğan’ın baskılarının hedefinde Akşener’in olması İYİ Parti’ye seçmen desteği taşıdığı gibi İyi Parti-Saadet yakınlaşmasını da kolaylaştırıyor.

Baskın seçim en az HDP’ye zarar verecek. HDP geride bıraktığımız üç yılı siyasetsiz, felç olmuş bir parti olarak geçirdi. Gelgelelim Erdoğan’ın HDP’yi ezme yönündeki girişimleri HDP oylarının erimesini engelledi. Üstelik bu sefer, bombalama ve katliamlar kendisinin zaafı olarak görüleceği için Erdoğan’ın iç savaşı büyütme gibi bir şansı da yoktur. Akşener’in varlığı ve CHP’nin sağa kayması HDP üzerindeki ittifak basıncını da azalttığından dolayı, HDP yaklaşan seçimlerde bağımsız bir çizgi izlemek için elverişli koşullara sahiptir.

Seçim Rejim Krizini Derinleştirecek. Erdoğan erken seçimlerden korkmakta haksız değil. Zira HDP’nin milletvekili sayısını arttırması, İP-Saadet ittifakının barajı aşması Erdoğan’ın parlamentodaki denetimini yitirme ihtimalini arttırıyor. Meclisteki muhalefete dayanamadığı için OHAL’le ülkeyi yöneten Erdoğan’ın, kendisine OHAL yetkisi vermeyen, bütçesini onaylamayan, kararnamelerini iptal eden bir meclis ile karşılaşması, 7 Haziran sonrasından çok daha büyük bir siyasi krizin zeminini döşeyecektir.

Seçimler Sola Tarihi Bir Fırsat Sunuyor. Seçimler, Erdoğan’ın attığı her adımla daha da gerilediği, Amerikancı muhalefetin de hareket kabiliyetinin zayıfladığı koşullarda yaklaşıyor. Doğru bir seçim taktiği izlendiğinde sol güçlerin AKP’den desteğini çeken Kürtler kadar, CHP’den hoşnutsuz seçmenler için de bir çekim merkezi olması mümkündür. Bu 7 Haziran’ın ötesinde bir seçim başarısı demektir. Aynı zamanda solun Cumhurbaşkanlığı seçimlerine damga vurması, mecliste anamuhalefet pozisyonuna gelmesinin ve kitle seferberliğinin önünü açacaktır.

Seçimlerde HDP’yi de kapsayan ama HDP’yle sınırlı olmayan bir sol blok oluşturmalı.Erdoğan sultasına karşı mücadele eden, CHP çizgisine yedeklenmeyi reddeden ve emekçilerin kitlesel seferberliğini savunan tüm akımlar; hiçbir program ve talep tartışmasına girmeden bu sol bloğa dahil edilmelidir. CHP’nin emekçiler üzerindeki etkisini kırmak için böyle bir bloğun oluşturulması şarttır. Üstelik yeni seçim yasası bu tür bir ittifak için uygun bir çerçeve de sunmaktadır.

Sol Blok Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde Meclis’te Anamuhalefet Pozisyonuna Yerleşme Perspektifiyle Yer Almalıdır. Böyle bir perspektif CHP’nin herkesi memnun edecek bir sağcı aday perspektifinden bağımsız, “Seni Başkan Yaptırmayacağız” şiarını tok ve gür bir biçimde haykıran bir Cumhurbaşkanı adayını gerektirir.

Sol Blok’un Cumhurbaşkanlığı Seçimleri İçin En Uygun Adayı Selahattin Demirtaş’tır. Demirtaş 7 Haziran’da Erdoğan’ı mağlup etmiş, başarısı sınanmış bir adaydır. “Seni Başkan Yaptırmayacağız” şiarıyla özdeşleşen Demirtaş’ın hapiste olmasının sebebi de budur. Hapiste olması Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki tüm adaletsizlikleri çarpıcı bir şekilde teşhir etmeyi mümkün kılıyor. Demirtaş hem AKP’ye küsen Kürtler’den, hem de CHP’den şikayetçi emekçilerden aynı anda oy alma potansiyeline sahip tek adaydır. Üstelik bir ön seçim yapıldığı takdirde emekçilerin Demirtaş’ı kendileri adına yarışacak aday olarak görmek istedikleri de açıktır. Yaklaşan seçimlerde Demirtaş’ı aday göstermemek, CHP’yi zayıflatmamak için iddiasız bir çalışma yürütmek anlamına gelecektir.

1 Mayıs’ta Erdoğan’a Karşı Yükselttiğimiz Öfkemiz Sarayı Kuşatacak Bir Seçim Kampanyasının İlk Adımı Olsun

Yaşasın Bir Mayıs! Bijî Yek Gûlan!

Paylaş